Şöyle arkanıza yaslanıp, gözlerinizi kapatarak düşünmenizi isterim, bu satırları okuduktan sonra...''Dert hamalı!'' olabilmek...yakınlarınızın hislerini, dertlerini taşıyacak, yükünü paylaşacak, deva olabilecek bir kişi olmanın ne kadar yüce bir şey olduğunu, sıkıntılı kişinin, size açtığı yüreğinin taşıdığı ağırlığı, bir nebze olsa da, açığa çıkartarak, onu, derdinden uzaklaştırma, yüreğini hafifletmenin, 'tek başına değilmişim' gönül rahatlığına kavuşturmanın, ona ortak olmanın, ne kadar rahatlatıcı bir yardım olduğunu idrak edenlerdenim...Zamanında böyle durumlara düştüğümde, benim de 'hamallarım' oldu....kalanlardan Allah razı, göçenlere de gani gani rahmet olsun! Yüreğinizin içindeki cendereyle sıkıştırılmış, içinden kurtulabilme çabasıyla çırpınan dert kuşunun çilesini bilenlerdenim...yaşamımda, böyle sıkıntılarım olduğu zaman, yükümü hafifletmek için o kadar yürekli, o kadar samimi hamallarım vardı ki, yükümü adeta hafifletirlerdi, sevgi ve anlayışla besleyerek, teselli ederek...gittikleri yerde huzurla dinlendiklerini gözüm kapalı hissederim...Ben de benim gibi evrelerden geçmiş olanlara hamal olmaya çalıştım, tek başına savaşmanın zorluğunu, el verenlerle hafifleyen yüklerin kolayca taşındığını birebir yaşamışlığım vardır, çeken bilir...
Dertler paylaşıldıkça hafifler. Ancak ketum ve kasa niteliğinde hamallara sahip olmak esastır. Bu dostlara sahip olmak da, zamanla, oya gibi işlenen beraberliklerle, adeta aklından geçenleri yüreğinde hisseden, seçilmişlerden olması gerekir...
Mevzu içine girdikçe, daha da ağırlaşıyor...o da insanları boğan dertlerin ağırlığının hissedilmesidir. Yoksa, gündelik sıkıntıları yüreğe taşımak akıl işi değildir. Havaya karışması evladır. Tek başına taşınamayacak yüklere hamal gerekir, o da hepimizin elinin altında, yürek kasasının anahtarını teslim ettiği dostlarla olur. Bütün olaylara ve sıkıntılara hamal gerekirse, o yaşam zaten cehennemdir, orada da, yardımcıya gerek olmaz, ağırlığın altından hamallar bile kalkamaz, götürür adamı alimallah!!!