Bugun...
SON DAKİKA

ALTINORDULU GODE CENGİZ

 Tarih: 08-02-2024 09:15:00
YAŞAR EYİCE

*- UNUTULMAZLAR!

 

İnternette önüme bir not düştü;

Namık Kemal’in Türkiye Şampiyonu olduğu dönemde takımın aslarından, Mustafa Denizli’yi gollerinde besleyenlerden Alim Güngör, bir zamanlar yazdığım ‘İzmir’de bir ‘vefa’ örneği’ başlıklı yazının altına şunları yazmış:

‘Gazetecilerin efsane bireyi bu kadar mı güzel akıcı bir üslupla makale yazılır tebrikler sevgilerimle…’

Şok olmuştum…

Merak ettim, çünkü 9 yeni yorum vardı:

Örneğin:

Doktor Şaban Acarbay şöyle diyordu;

‘Değerli Dost, kalem üstadı; eline yüreğine sağlık.

Iyi ki varsınız!

Sağlık dileklerimle selam ve sevgilerimi gönderiyorum…’

Ertan Gürkan, İskender Türkmenoğlu, Savaş Alnıak, Unutulmaz Emniyet Müdürlerimizden Halil İbrahim Tataş, Necati Sakallı, ‘Harika’ olarak adlandıracağım güzel sözler etmişler.

Beni duygulandıran ve yazıyı tekrar paylaşma ihtiyacını düşündüren bir isim de Salih Debreli’nin şu satırları idi:

‘Usta kalemden, İzmir Futboluna hizmet eden ustalara dair çok güzel bir yazı.

Duayen gazeteci Yaşar Eyice ağabey yüreğine, emeğine, kalemine sağlık. Ustalara gönülden selamlar, iyi ki varsınız, iyi ki İzmirlisiniz...’

Evet iyi ki İzmirliyiz…

İşte o yazım;

 

*- İZMİR’DE BİR ‘VEFA’ ÖRNEĞİ

 

‘Arkadaşları hatırlama!’

Herhalde buna artık ‘vefa’ diyoruz…

‘Vefa’ denilince de aklıma birkaç isim geliyor.

Bunlardan biri de İzmir’in yetiştirdiği ünlü sporcu Tireli Mustafa Güngören!

Mustafa Güngören Tire’den yetişen, sonra Altınordu ile birlikte büyüyen, Beşiktaş ile devleşen bir ‘Milli’ kalecimiz…

Kendine has tutumu ve davranışları vardı, bunu da memleketi Tire’de yaşama geçirmişti…

‘Vefa adamı’, milli kalecimiz Mustafa Güngören, Yeşil Tire’de, kendisi gibi ‘hayır’ sahiplerini toplamış, yemekli ‘anma geceleri’ düzenlemiş, geliri ile birçok ihtiyaç sahibi öğrencinin bursunu sağlamıştı…

İzmir – Çeşme- Tire üçgeninde günlerini aylarını bıkıp usanmadan geçirdikten sonra da ulvi görevini Tireli diğer hayırseverlere devretmişti.

 

*- HAFIZALARDA DURUYOR

 

Peki bu hizmetleri unutulur mu?

İşte son, yani yeni bir örneği;

Sanıyorum iki yıl kadar önceydi, o zamanlar, İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanlığını Dr.Şaban Acarbay’ın yaptığı, kısaltılmış adı (TÜFAD) olan Türkiye Futbol Antrenörleri Derneği, Halkapınar’daki Atatürk Spor Kompleksi’nde, ‘C’ Antrenör Lisen kursu açıyor.

Uluslararası nitelikteki ‘TFF Grassroots C Lisans AEP’ nin adı da, vefa adamı Dr. Şaban Acarbay’ın önerisi kabul edilmiş ve gereken yapılmış oldu.

Kursun ve senimerin adı; Milli Sporcumuz Mustafa Göngüren olarak tescil edildi.

Daha önceleri ‘Vefa’ adamı Dr. Şaban Acarbay’dan, dost inandan çok söz etmiştim…

Yakında geniş bir söyleşisini de paylaşacağımı düşünüyorum.

 

*- ÖRNEKLERİ ÇOK

 

Bir başka ‘vefa’ adamlarımız da İzmir’de, Türkiye Futbol Adamları Derneği’nin (TÜRFAD) çatısı altında toplanmışlar.

Yönetim Kurulu Başkanı da, 30 yılı Devlette, 30 yılı da özelde profesyonel Kulüp Başkanlığı, Müdürlüğü ve birçok spor derneğinde kurucu Başkan ve spor yöneticiliği görevlerinde bulunmuş, tanıdık ve dost bir sima Bahri Vreskala var...

Yazmıştım;

Usta Spor Yazarı Ünal Tümin ile yaptığı son söyleşide, ‘Spordan gelen biri olarak gerçekleri, doğruları anlatmak en önemli hizmetlerin başında gelir. Geçmişini unutan, bilmeyen veya bilmek istemeyenler geleceğe umutla bakamaz!’ diyen Bahri Vreskala, 12-24 Şubat tarihlerinde İzmir’de Atatürk Spor Kompleksinde açılacak ‘C’ Lisans Kursu ile seminerine ‘Vefa örneği’ olarak Tirespor, Altınordu ve Beşiktaş’ın ünlü Milli takım kalecisi ‘Mustafa Güngören’ adını verilmesini de alkışlanacak bir davranış olarak niteledi,

Bu ilk değil, son da olmayacak!

Açılış gönü İzmir’in spor camiası ile protokolü orada olmuştu,

Ben de davetliyim, ama Kibar ve efendi futbol adamımız Mustafa Güngören’i arayarak, bir İzmirli olarak kutlamıştım.

Tabii ki bir kutlamam da;

İki yıl İstanbul’da, 14 yıl İzmir’de Gençlik ve Spor İl Müdürü, TÜFAD İzmir Şubesi Kurucu Başkanı ve halen Başkanı, İZVAK Kurucularından biri, halen Danışma Kurulu Üyesi, özelde İzmirspor Kulüp Müdürlüğü, Karşıyaka Futbol takımı Başkanı, Troy Pilsner Basketbol Şubesi  Başkanı, Karşıyaka A.Ş. Genel Müdürü ve daha birçok dernek, vakıf ve Spor  Federasyonlarında  görev almış olan Bahri Vreskala’ya bıkmadan usanmadan çalışmalarını sürdürmeleri ve  kendilerinin de her yıl geleneksel hale getirdikleri sporda vefa ödüllerini dağıtmaları…

 

*- ÖRTÜŞEN FİKİRLER

 

Tabii ki bu güzellikler, vefalı davranışlar İzmir’in sporda, daha doğrusu futbolda hak ettiği yerde olmadığı gerçeğini unutturmuyor.

İzmir’de, Mustafa Güngören’in yetişmesinde en büyük payı olan Altınordu’nun felsefesi, Bahri Vreskala ile birçok kişi ile aynı noktada örtüşüyor:

‘Yabancılardan önce kendi çocuklarımıza değer vermeliyiz!

Yılların Gazetecisi ve yöneticisi, spor yazarı Ünal Tümin’in de söyleşisinde belirttiği gibi kulüplerin başkan ve yönetimleri ‘Biz nerede hata yaptık? Sorusunu kendilerine sorabilselerdi, üç büyükler dahil böyle sıkıntılı günler yaşanmazdı.

Yabancı modası için şunu söyleyebiliriz:

‘Artık bu kumaş yama kaldırmıyor!’

İzmir ve ülke futbolumuz, yerlilere önem verilseydi, herhalde bugünkü acınacak hale düşülmezdi…

Bu arada belirteyim:

İstanbul’da Atatürk Hava Alanını, hani pistine hastane yaptığımız çok önemli havaalanımızı ve Avrupa yakasındaki birçok ilçeyi İstanbul merkezine bağlayan ana yolun 10’uncu kilometresinde koskocaman pankart asılı:

‘Altınordu Futbol Okulu!’

İsim benzerliği değil, aynı zamanda pankartın iki yanında ‘Altınordu’nun armaları da yerleştirilmiş…

Duyumuna göre, yöneticiler eski Beşiktaşlı ama Altınordu’dan transfer olan milli kaleci Mustafa Güngören’i ve Göztepeli, Beşiktaşlı Milli Futbolcu Nihat Yayöz’u unutmamışlar.

Acaba Beşiktaş’ta futbolu bırakan bu iki ünlü sporcumuzu anımsayan biri, hatta bir yönetici var mı?

Daha çok kaleci yetiştirdikleri için unutulmaz Kaleci Mustafa Güngören’in hatırasına okulun adına da ‘Altınordu’ demişler…

 

*-  SENİNLE UĞRAŞAN İNSANLA UĞRAŞMA!

 

Suyun doğası bir felsefe anlatır.

Mesela dağdan akan suyu düşünün;

En az direnç gösteren yolu seçer akmak için.

Yani önüne bir kaya çıkacak olursa onunla uğraşmaz, kayayla mücadele etmez, etrafından dolaşıp devam eder akmaya.

Suyun bu doğasından alınan ilhamla şöyle der Sufiler:

‘Seninle uğraşan hiç kimseyle uğraşma, eğer uğraşırsan onunla aynı yerde kalırsın. Etrafından dolanıp devam et yoluna!’

 

*-  SABİR ve İSTİKRAR

 

Diyelim ki dağdan akan su önüne çıkan kayanın etrafından dolaşamayacak bir yola denk geldi.

O zaman ne yapar, birikip üstünden aşar.

Yok eğer bu da olmuyorsa, sabırla kayayı damla damla delmeye başlar. Kayayı delmeyi başaran suyun kuvveti değildir tabii ki, damlaların sürekliliğidir ki buna da ‘sabır’ derler.

Sabretmek hiçbir şey yapmadan oturmak değildir.

‘Sabır dikenin içinde gülü, gecenin içinde gündüzü hayal edebilmektir.’ der Şems-i Tebrizi.

Suyun doğası imkansızın bile başarılabileceğini, bunun için sabırlı ve istikrarlı olduğunu öğretir.

 

*- HEP DEVAM

 

Kayayı delen su elbette yine yoluna devam eder.

Su hep akar.

Bilir ki aktıkça temizlenir.

Bazen dere kenarlarında su birikintileri oluşur, akmayan su bulanır, çamurlaşmaya başlar.

Üzerine pislik birikir ve Sufiler bu yüzden derler ki:

‘Sen su gibi ak.

Her daim yenilen.

Her gün yenilen.

İki günün aynı olmasın.

Dünü dünde bırak yeni şeyler öğren.’

 

*- DEĞİŞİM OLMALI

 

Mesela su değişimden hiç korkmaz.

Ama insanlar değişimi sevdiklerini söyleseler de aslında bundan çok korkarlar.

Su değişimi ne güzel de anlatır.

Bazen yağmur olur, bazen kar olur, bazen buz olur, bazen buhar olur. Buhar olduğunda çıkar gökyüzüne yağmur olup iner yine yere.

 

*- ŞEFFAFLIK ŞART

 

Ayrıca su uyumludur.

Çay bardağına koyduğunda çay bardağının şeklini alır, kovaya koyduğunda kovanın.

Sürekli bulunduğu yere uyumlanır ama doğası hiç değişmez.

Her yere her şeye uyum sağlar.

Unutma ki dünyada her zaman doğaya uyum sağlayanlar hayatta kalır. Uyum sağlayanlar esnektir çünkü.

Değişime direnenlerse katı.

Fırtına en sert en güçlü ağaçları devirir ama esnek fidanlara, otlara hiçbir şey yapamaz.

O yüzden esnek olanlar, uyum sağlayanlar hayatta kalır.

Aynı zamanda akışa teslim olur.

Teslimiyet içindedir.

Çünkü bilir ki bütün dereler eninde sonunda büyük denizlere, okyanuslara akar.

Elinden geleni yaptıktan sonra hayatın akışına teslim olmaktır bu.

Su berraktır, şeffaftır.

Olduğu gibidir yani.

Paylaşımcıdır.

Hep besleyicidir. İnsanları, hayvanları, doğayı besler.

Hayatı başlatandır.

Su olan her yerde bitkiler vardır, hayvanlar vardır, insanlar vardır.

İşte suyun bu yapısından dolayı Sufiler birbirlerine ‘Su gibi ol Azizim’ derler.

 

*- HEMEN HER GÜN

 

Sevgili Okuyucularım:

Spor Muhabirliğim zamanında, uzun süre ‘Altınordu’ muhabirliği yaptım.

Hemen her gün Altınordu’nun antrenmanlarını takip ediyordum.

Anımsadığım kadarıyla TCDD’nin Alsancak Bölge Müdürlüğü Teknik büro çalışanlarından Emin Ağabey ile Bornova’dan tanıdığım Basmane’den Necdet kardeşim de sürekli takipçilerdendi.

Öyle ki, takımda kimin ne yapacağını, hangi takıma karşı nasıl oynanacağını teknik direktör gibi biliyor, maçları o gözle izliyordum.

Takıldığım noktalarda ise çok geniş spor arşivi olan Altınordulu Aydın Sevgel ağabeyimizden alıyordum.

Tabii ki ustaların ustası Gürkan Ertaç büyüğümüzün İzmir Sporuna ve Altınordu’ya katkıları, emekleri unutulamaz.

Şimdi öğrendim:

Altınordu Tarihçisi Kenan Akseki Altınordu tarihinin bir karmasını fotoğraflarıyla yapmış.

Birlikte okuyalım:

Kalede; Mustafa Güngören (Beşiktaş’a transfer oldu ve orada futbolu bıraktı)

Geri dörtlü: Muhterem Ar, İsmet Orhunbilge, Çağlar Söyüncü, Behçet Arkun,

Orta Saha: Sait Altınordu, Beytullah Baliç, Volkan Yayın,

İleri üçlü: Cengiz Ünder, Cengiz Kocatoros (Karşıyakalı olarak anılıyor), Bülent Esel…

NOT:

Sanıyorum 10 gün kadar önceydi.

Koyu KSK’li bir genç arkadaşıma lafı açılınca, ‘rahmetli ‘Gode Cengiz’ Altınordu’da oynadı, sonra yine Karşıyaka’ya döndü, benimle de arası iyi idi’ dedim. ‘Yok Canım!’ diye itiraz etmişti. Sevgili Osman Kardeş bak A.O. tarihçisi Kenan Akseki takıma Cengiz Kocatoros’u da almış…

 

*- İZMİR’DE SEYYAR TEZGAHLAR ÇİÇEK AÇIYOR

 

İzmir’de Roman yurttaşlar İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin denetimindeki belirlenen noktalarda kendileri için hazırlanan stantlarda satış yapabilecek.

Stantların dağıtım töreninde konuşan Başkan Soyer, Roman yurttaşların sorunlarını çözmek için çalıştıklarını belirterek,  “Bu şehir, bu memleket sizinle güzel. Bu proje kararlılığımızın ete kemiğe bürünmüş halidir. Sizlerin emeğine, alın terine her zaman sahip çıkacağımızın teminatıdır” dedi. Stant alan Roman yurttaşlar da kendilerine ve sokak emekçilerine sahip çıkan Başkan Soyer’e teşekkür etti.

 

*- 25 YILLIK SORUN ÇÖZÜLDÜ

 

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Buca’da İzmir Esnaf ve Sanatkârlar Birliği’ne ait olan Uygulamalı Eğitim Oteli’nin ruhsat sorununu çözdü.

Başkan Soyer, “Bu bir tane belge ama arkasında çok emek var. Çok şükür bugüne geldik. Çok mutlu ve gururluyum” dedi.

İESOB Başkanı Yalçın Ata ise 25 yıllık bir sorunun çözüldüğünü belirterek “Esnaf için hakkınız ödenmez. Cansınız” diye konuştu.

 

*-NARLIDERE METROSU 24 ŞUBAT’TA AÇILIYOR

İzmir Büyükşehir Belediyesi, Çiğli Tramvayı’nın ardından Narlıdere Metrosu'nu da 24 Şubat’ta açıyor.

Hazırlanan rapora göre Evka 3 ile Narlıdere’yi birbirine bağlayacak hattın açılmasıyla birlikte her gün kent bütününde özel araçla yapılan yaklaşık 13 bin 500 yolculuk toplu taşımaya kayacak. 7 bin 750 aracın trafiğe çıkmasının önüne geçilecek.

 

 

 

 

 

  Bu yazı 1030 defa okunmuştur.
  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
  • BUGÜN ÇOK OKUNANLAR
  • BU HAFTA ÇOK OKUNANLAR
  • BU AY ÇOK OKUNANLAR
YUKARI