Bugun...
SON DAKİKA

KİBRİN NEDENİ KOLTUGU KAYBETME KORKUSUDUR

 Tarih: 05-04-2024 08:03:00
YAŞAR EYİCE

*- HANGİSİ KOLAY

 

Ayvalık’tan yazan Ali Kemal Yargı, ‘İsteseler canımı vereceğim, çoğu insanı hayatımdan çıkardım, çünkü; yokluklarına üzülmek, yaptıklarına üzülmekten daha kolay…’ diyor.

Bu tür serzenişleri, yakırmaları düne kadar çok duyuyordum, özellikle ‘aşk’ yaşayan gençlerden…

Umarım Ali Kemal son olur…

Tekrar sevgi tohumları yeşerir içimizde…

Kimse kimseyi üzmez…

Alain de Botton şöyle demiş:

‘Kendi duruşundan emin olan kişilerin, etrafındakileri aşağılamak gibi huyları yoktur!

Kendini beğenmişlik ve kibrin nedeni, derin bir korkudur!’

İlk cümleye ‘ehhh!’ diyorum….

Yani ana fikre uymamış gibi…

Duruş başka, aşağılamak başka bana göre…

‘Aşağılanmak’ istemeyen kişi, çalışmalı, okumalı ve eksiklerini tamamlamalıdır…

Yoksa birilerine sırtlarını dayayıp, ay başını beklememelidir…

Örnekleri çok…

Bu tipler ne dinler, ne de söyleneni, isteneni yaparlar…

İşleri güçleri yapacaklarını birilerinin sırtına bindirmektir.

Bunu özellikle resmi dairelerde, belediyelerde görüyoruz.

Milletvekilliğinin yanı sıra iki farklı dönemlerde İzmir’in Bornovası’nda belediye başkanlığı yapan, eski futbol hakemlerinden Cengiz Bulut’tan bir istekte bulunmuştum.

Hastalığım sırasında Tepecik Eğitim Hastanesi’nde bir kadın hastabakıcı ‘Allah’tan başka sığındığım ve torpilim yok. Yatay geçiş yapmama yardımcı olur musun?’ demişti.

Bornova Belediye Başkanı Cengiz Bulut, ‘tamam’ dedi.

Kardeşi Aydın MHP milletvekili olan yılların sevilen Başhekim Dr. Hilmi Kumcuoğlu Ağabeye, hastane görevlisinin dileğini ilettim.

‘Elemana ihtiyacımız var, ama seni kesinlikle kırmak istemem’ dedi.

Yani hem beni hem de evi ve çocuğu dolayısıyla Bornova Belediyesine yatay geçiş yapmak isteyen ‘Allah’tan başka torpilim yok!’ diyerek kendini bana acındıran sağlık görevlisinin dileğini yerine getirdi.

Sanıyorum bir yıl kadar bir süre sonra bir toplantıda karşılaştığım Başkan Cengiz Bulut, ‘Senin önerdiğin kişiyi şu servise verdim. Ama servis şefi şikayetçi, verilenleri yapmadığı gibi ‘Ben Başkanın torpiliyim!’ diyormuş’ diyerek, ‘Bu durumda ne yapayım?’ diyerek sordu…

Hem çocukluk, gençlik ve İzmir Namık Kemal Lisesi’nden arkadaşım olan Belediye Başkanı Cengiz Bulut, meğer bu kadıncağızı benim bir yakınım, akrabam falan diye düşünerek, yani beni üzmemek için, hakkındaki şikâyetleri duymazdan görmezden geliyormuş…

Sinirlendim;

‘Ne yaparsan yap, istersen at!’ dedim…

Emaneti ihanet gibi bir şeydi bu…

Bana tayini daha doğrusu yatay geçişini yapmamı sağlaması için ne kadar dil dökmüş, adeta yalvarmıştı.

Nasıl öğrenmişse öğrenmiş, dostluklarımı öğrenmişti…

Kendisine ve yavrusuna acımıştım…

‘İyi bir iş yaptım’ diye sevinmiş, mutlu olmuştum…

Ama bazısına değmezmiş…

İşte aramızda böyleleri de var…

Ne hadlerini biliyorlar, ne de yapılan iyilikleri…

İddia ediyorum;

Özellikle zamanımızda bu tiplerin sayıları oldukça arttı ve kendilerini bir siyasi partinin taraftarı gibi gösterip hiç ama hiç iş yapmadan, terlemeden, bankamatik memuru gibi maaş almaya çalışıyorlar.

Mutlaka sizin de gördükleriniz, bildikleriniz vardır.

Alain de Botton’un özdeyişindeki ilk cümle bana bunları da anımsattı.

Ama ikinci sözüne kesinlikle hak veriyorum:

‘Kendini beğenmişlik ve kibrin nedeni, derin bir korkudur!’

Bu korkuların başında da, başkanlığı, yöneticiliği, koltuğu kaybetme korkusudur…

Örneklerini gördük…

 

*- DAHA YEŞİL!

 

Halil Vural bir alıntı yaparak göndermiş;

‘Durup dururken dans etme isteği geliyor mu size de?

İnsanlar daha mı güler yüzlü, bana mı öyle geliyor?’ diyor.

Sosyal medyaya bakarsanız,

‘Çimler daha yeşil, öyle değil mi?

Kırmızı hiç bu kadar baştan çıkartıcı olmamıştı...

Kuşların cıvıltısı bile farklı. Cıvıltı değil bu, senfoni adeta...’ gibi benzetişler var, istedikleri sonucu bulanların.

Sevinmek herkesin hakkıdır bence…

Yani normal karşılıyorum.

 

*- EKSİ TARAFI VAR

 

Sıkı takipçilerimden Murat Eştürk, onlarca kişi gibi beğenmiş meslektaşımız Ebru Erden hanımın yazdıklarını, benimle paylaşmış.

Önce bir giyim firmasının reklamı sandım.

Sonra gerçekleri dile getirdiğini gördüm.

Sadece bir eksiklik var, kilo gibi şimdi tüylerden kurtulma zamanı da başladı.

Bunu da hekimleriyle birlikte sağlık poliklinikleri gibi sağlık güzellik merkezlerini işleten dostlardan biliyorum.

Ben de bir gün Ebru Hanım gibi oralarda yaptığım söyleşileri paylaşırım.

Gençliğimizde yaz gelirken, baharla birlikte ‘vücut geliştirme’ ve ‘ağırlık’ çalışmalarını da anlatırım.

 

*- YAZ GELİYOR

 

Yaz yaklaşıyor ve hemen hemen her kadında bir telaş yazın aldıkları kiloları verebilme telaşı başladı başlayacak.

Diyet tarifleri havalarda uçuşuyor.

Büyükşehirlerde yaşayan hanımlar iş çıkışı spor salonlarını dolduruyorlar.

Mağazalarda yaza hazırlanmaya başladı kışlıklar artık yavaş yavaş depolardaki yerlerine alınmaya başladı.

Mağazalar demişken, bir de büyük beden olan hanımlar beyler var. Beğendikleri ürünlerin büyük bedenleri olmadığı için hevesleri kursaklarında kalanlar.

Ülkemizde büyük beden kıyafet ve model bulmak baya zor.

Büyük şehirlerde bulmak kolay olabilir ama marka mağazalarda oldukça zor oluyor.

44- 46 bedenden sonrası büyük bedene girdiğinden büyük beden pek çalışmıyorlar.

Yani istediğiniz modelin size göre olanı maalesef üretilmiyor.

Genelde bele oturtmalı modeller olduğundan ve modacılar sağ olsunlar, Türk kadınını Avrupa standartlarında düşündüklerinden genelde 34 beden gibi bir ara bedenden 44 bedene kadar giyim kuşam bulabiliyorsunuz.

Bunun bir tık üstünü arasanız da bulamazsınız.

 

*- KALIPLAR

 

Ayakkabılarında kalıpları küçüldü, 37-38 giyen insanlar 39-40 giymeye başladı.

Bunun nedeni de ayakkabı üreten bir arkadaşımın anlattığına göre ‘yurt dışına ithal ettiğimiz için, İtalyan kadınlarının ayaklarına göre yapıyorlarmış, ince ve uzun, bu nedenle de ayakkabının kalıbı küçülüyormuş.’

 

*- HAFİF TOPLU

 

Biz Türk'üz ne İtalyanlara ne de başka ülke kadınlarına benzeriz.

Türk kadını hafif toplu olur, etine buduna derler ya işte öyle.

Kendimizle barışığız da ama modacılar bir 34 beden çıkardılar şimdilerde çocuklarımız, gençlerimiz bunun için yemeyi içmeyi kesiyorlar.

Sağlıksız beslendikleri gibi bir de blumia’ya yakalanıp hastanelik oluyorlar.  

 

*- ÖNCELİK

 

Kadınlarda da diyet rekabetleri başladı ‘sen kaç kilo verdin, ben kaç kilo verdim’ muhabbetleri eksik olmuyor.

Kilosu biraz daha fazla olan büyük bedenlerde yaza hazırlanıyor. Vücutlarına uygun mayo bulmada zorluk yaşamazlarsa ne ala ama bunda da zorluklar bekliyor büyük bedenleri.

Bu insanlar genelde kendisi ve vücudu ile barışık, eğlenceli, güler yüzlü insanlardır.

Canınız onların yanında sıkılmaz, bazen biraz fazla yemek konuşurlar ama arkanızdan dedikodunuzu yapmazlar. ‘Ne kadar kilo almış ya da vermiş’ gibi. 

Büyük bedendeki insanlar sizi güldürüler, önemserler, kilo alıp verdiniz diye sizi yargılamazlar da.

Onun için çevrenizde büyük beden arkadaşınız akrabanız var ise gidin ona sarılın.

 

 

  Bu yazı 630 defa okunmuştur.
  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
  • BUGÜN ÇOK OKUNANLAR
  • BU HAFTA ÇOK OKUNANLAR
  • BU AY ÇOK OKUNANLAR
YUKARI