Bugun...
SON DAKİKA

ÇEŞME GÜMRÜK ve EŞYA TAŞIYICILARI

 Tarih: 13-11-2023 09:42:00
RUHİ ÇİLEK

Çeşme’nin “karakter mesleklerinden” biri de “Gümrük Taşımacılığı” idi, bilenler gayet iyi bilirler. Bu meslek ne yazık ki bu mesleği icra edenlerin ebediyete intikalleri ile nihayetlenmiş ve artık unutulmuş durumdadır. Bilmeyenler için de kısa bir özet yapayım. Şüphesiz benim yazacaklarımdan fazlası ya da eksisi vardır lakin ben daha fazlasını bilmiyorum ve bildiklerimle iktifa edeceğim. Şüphesiz diyorum çünkü yine Çeşme’nin karakter binalarından sayılan ve benim en son “balık mezat yeri” olarak kullanıldığını duyduğum en eski Gümrük Binası ki şimdi yerinde sahilde “İsmet ve Mevhibe İnönü Heykelinin” bulunduğu alanda idi ve bilahare de yine karakter bina sayılacak ve maalesef yine yıkılarak yok edilen Çeşme Kalesinin önündeki 4 adet taş binadan birisi gümrük binası olarak kullanılmakta idi. Zaman zaman iki ülke arasındaki gereksiz ve maalesef ki karşılıklı iç politik mülahazalar gereği köpürtülen Türk – Yunan gerginliği dönemlerinde yavaşlasa ya da dursa dahi her daim az ya da çok yolcu taşımacılığı geçici dönemler harici hiç inkıtaya uğramamıştır. Az ya da çok bu devamlılığın bir de yasal prosedürlerinin tekâmülü açısından organizasyon gereklidir. Şimdiki mükemmele yakın organize olmuş alan ve ekiplerin eskiden olmadığını şimdi anlatacağım hikaye ile görüp ya nostalji yapıp hayıflanacak ya da bugünkü duruma şükredip alkışlayacaksınız… Şimdilerde bilet teminini müteakip, check-in işlemleri, güvenlik kontrolleri, gümrük kontrolleri, pasaport kontrollerinin ardışık ve aynı alanda yapılıyor olması bugünlere has işlerdir… Çeşme’nin eski hali ise, Gümrük Binası en son şimdiki Emniyet Müdürlüğünün deniz kenarına bakan yarısında yürütülür, Feribotlar ise şimdiki Askerlik Şubesinin ana giriş kapısının tam karşısında bizim “Küçük İskele” dediğimiz taş dolgu beton kaplama iskeleye bağlanırdı… Gümrük işlemlerinin yapıldığı yer ile Feribotlara yükleneceği yer arası yaklaşık 500 mt.lik bir mesafe demekti. Oysa Gümrük Binası diye tahsis edilen yer hemen bizlerin “NATO İskelesi” diye bildiğimiz "Büyük İskele" yanında bulunmakta olsa da bu iskele neden kullanılmaz idi, bilemiyorum. Çok muhtemel ki NATO İskelesinin denizdeki dalga ve soluganlardan ziyadesiyle etkilenmesi sebebi ile bu iş için münasip görülmemesi tercihte etkilidir. Gerçi bilahare hemen Gümrük Binasının arkasına bir iskele daha yapılmış ve bir sürede orası kullanılmış ve daha düzenli bir gümrükleme ve pasaport işlemleri hizmeti verilebilmiş idi… Esasen da kural olarak da bu işlemlerin dışarı ile irtibatsız ve temassız bir biçimde ve hızlı halledilmesi gerekmektedir. Lakin mezkûr devir hem zamanın hem de insanın bol olduğu devirdir. Ve nedense net hatırladığım bir şey söz konusudur, özellikle gümrük işlemlerinde, insanların tüm bavul ve çantaları itina ile ve tek tek açılarak ve zaman zaman gömlek, don ve fanila tefrikinden azade tek tek kontrol edilirdi… Şimdiki gibi, eğitilmiş köpekler, gelişmiş xray cihazları ve dahi termal aletler bilinmiyor idi… Tek usul de “vatandaşa da güvenilmez” saikı ile elden geçirme suretiyle itina edilerek, dikkat kesilerek kontroller tamamlanır idi. 

 

 

Şüphesiz başkaları da vardı lakin benim yegâne hatırladığım Gümrük Memurlarımız, halen adları zikredildikçe insanların hayır ile hatırladıkları ve Fikrîye Halamın kızları olan Saadet Uzgur Ve Şükran Uzgur ablalarımızdı. Ailenin yaş dağılımını ve büyüklüğünü ve kapsama alan genişliğini anlatması bakımından benim sülale önemli bir örnektir. Mesela Halamın Kızları dediğim ve abla diye de hitap edip ellerini öptüğüm Saadet ve Şükran Ablalar babamdan daha büyük idiler… Dedem merhum Hacı Mehmet Ağa birkaç kez evlenmiş olmasına rağmen mütemadiyen tek eşli kalmayı becermiş birisi imiş. Diğer taraftan babamdan büyük bir dolu da amcaoğullarım var idi…  

Neyse konumuza ricat; şimdiki Emniyet Müdürlüğünün deniz kenarındaki yarısında gümrüklenen çantalar sahiplerine verilemez tabii ki, yükleme yapılacak feribotta yaklaşık 500 mt mesafede, devlet bu işi üslenmiş ücreti ve dahi gerekli masraflarını karşıladığı benim bildiğim 4 kişilik bir taşıma müfrezesi kurmuş, Gümrük bu eşyalar mutemet 4 kişilik ekip tarafından bir şekilde feribota kadar yaz kış demeden soğuk sıcak demeden yağmur çamur demeden taşınmış. Yahu haydi anladık NATO İskelesinin kullanmayışınızı bir araç tahsis etsenize, değil mi? Yok böyle de olmaz, motorlu taşıt tahsis edilmez lakin bir at arabası ya da birkaç el arabası da tahsis edilmez. Peki, tüm bunların yanında temininde hiç zorluk çekilmeyen tek kaynak “işçi”… Tahsis edersin 4 kişi bunlar sırtına, koltuk altına, eline kuvvet tarzı taşıma yöntemi ile mezkûr işleri deruhte ederler…

Bu büyüklerimizin bir kısmının ki isimleri ve lakapları bende saklı olmak kaydı ile yaptıkları işi fazlaca anlatmaktan ve aktarmaktan hoşlanmadıklarını biliyor olmam nedeniyle yaz(a)mıyorum.  Bunlar devlete nasıl bir iş rejimi ile bağlı idiler bilmiyorum lakin gümrükteki bu taşıma işleri dışında da işleri olduğu hatırlıyorum. Mesela bir abimiz harika “tava ciğer” yapar ve sabah kahvaltısında çeyrek ya da yarım ekmek arası yemeye doyum olmazdı. Karışık yapılmaz sadece ciğer güzel soyulmuş ve temizlenmiş ve de mükemmel incecik kesilmiş vaziyette kısa sürede iyice kızmış yağda çevrilir ekmek arasına konularak servis edilirdi. Çay ve üstüne de su mükemmel yakışırdı. Şimdilerde artık kendini yakınlarda emekli etmiş Tatayi (Tatai) Mehmet bu işin efsanelerinden olup, halen devam başkaları da vardır.  

Bu büyüklerimiz gerek devlet nezdinde gerekse de Çeşmeliler ve diğer tanıdıkları nezdinde her biri adeta birer “mutemet” kişi olup, enteresan hikâyeler vardır kendileri ile ilgili… Bunlardan birisi; Sakız Adasından Feribot Afrodit’in sahiplerinden Stamatis’ten, dostumuz “Çeşmesever Hüsnü Karaman” tarafından aktarılır ki bana göre muhteşemdir. Bir gün Stamatis karaya çıkarken Yakup Abi ile hal hatır sorarken, Stamatis işlerinin çok kötü olduğunu söyler, karşılıklı bu minvaldeki muhabbetten sonra ayrılır ikili, akşamüzeri Stamatis Sakız’a dönüş için feribota girerken, Yakup Abi yanına yaklaşır ve gazete kâğıdı içine güzelce sarılmış o gün bankadan çekilen bir miktar para getirmiştir. Bunu gören Stamatis çok duygulanır, gerçekte böyle bir ihtiyaç yok iken bir şaka denemesi neticesi imrenilir bu hareket karşısında, gözleri dolar… Stamatis Yakup Abiyi “her gümrüğün bir Yakup’u olmalı” diye her daim anmıştır sonraki her konu açıldığında…

  Bu yazı 670 defa okunmuştur.
  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
  • BUGÜN ÇOK OKUNANLAR
  • BU HAFTA ÇOK OKUNANLAR
  • BU AY ÇOK OKUNANLAR
YUKARI