Bugun...
SON DAKİKA

BENZETMEK GİBİ OLMASIN AMA...

 Tarih: 23-11-2023 13:23:00
YAŞAR EYİCE

*- MUTLULUĞU ÖLÜRKEN YAŞADI

 

Dokunaklı olduğu kadar ilgi çekici bir olayı nakletmek istiyorum.

‘Sevgili bir eş ve anne’ olarak anılan ve Amerika Birleşik Devletleri’nde bir yayıncılık yöneticisi olan Casey McIntyre, henüz 38 yaşındayken 12 Kasım'da yumurtalık kanserinden öldü.

Ölümünden önce yazılan ve daha sonra X'te (eski adıyla Twitter) viral olan bir mesajda McIntyre son dileğini paylaştı:

‘RIP Medical Debt adlı hayır kurumu aracılığıyla yabancıların tıbbi borçlarını ödemek…’

Bu ‘son dilek’ ve ‘Tıbbi borçların ödenmesi’ benim de dikkatimi çekti.

Penguin Random House Razorbill adlı yayının yayıncısı McIntyre şunları da yazmıştı:

‘Hayatımı kutlamak için başkalarının tıbbi borcunu satın almayı ve ardından borcu silmeyi ayarladım!’

Acaba haber ‘asparagas!’ diye adlandırdığımız şekilde ‘Yalan’ ya da ‘Palavra’ mıydı?

Çünkü,  kurtarılamayıp ölmesine rağman ‘En iyisine erişebildiğim için çok şanslıyım!’ diyen Amerikalı bu kadın bir dünya gerçeğini de gözler önüne seriyordu:

‘@MSKCancerCenter'da (Memorial Sloan Kettering Kanser Merkezi) tıbbi bakım var ve ülkemizde pek çok kişinin iyi bakıma erişemediğinin kesinlikle farkındayım’

Bizden bile birçok kişinin gerek doğum, gerekse tedavi için gitmeye uğraştığı, adeta can verdiği, hayaller ülkesi Amerika’da Amerikan vatandaşlarının birçoğu bile, bizde de olduğu gibi ‘Sağlıkta iyi bakıma erişememesi!’ mümkün olabilir miydi?

Üstelik, Kocası Andrew Rose Gregory, kendi (X) gönderisinde, bağış deneyimini ‘hem tıbbi borcu ortadan kaldırma gücümüze hem de tıbbi borcun ne kadar kurgusal ve uydurma olduğuna dair ufuk açıcı bir bakış’ olarak nitelendiriyordu.

Ayrıca gelecek ay eşi için bir ‘borç yıldönümü’ (olası bir şenlik ateşiyle birlikte) ve anma töreni düzenleme planlarını da paylaştı.

Bugüne kadar, kısa zamanda, ‘McIntyre adına kurulan RIP Tıbbi Borç kampanyası’ sayesinde; 650.000 $ hedefinin 613.000 $'ını toplandı; bu da 60 milyon dolardan fazla borcu silmeye yetti.

Demek ki, hayırseverler ve duyarlı yardımseverler bizde olduğu gibi başka ülkelerde de olabiliyor.

 

*- İNSANLARI YÜREKTEN VURDU

McIntyre'ın kampanyası, Amerikalıların neredeyse yarısını etkileyen bir krizin tam kalbinden vuruyor.

Pek çok Amerikalı kaliteli bakıma erişim konusunda zorluk yaşamakla kalmıyor, aynı zamanda Commonwealth Fund tarafından hazırlanan yeni bir ankete göre ABD'deki yetişkinlerin neredeyse yarısının (%44) gelirlerine bakılmaksızın sağlık faturası sorunları var.

Düşük veya ortalama gelire sahip Amerikalıların neredeyse yarısı (%46) ihtiyaç duydukları bakımı ‘maliyet nedeniyle’ atlamış veya ertelemiştir.

Bizde de, hep yazılan ve çizilen nedir?

Özel hastanelere gittiğinizde adeta soygun düzeni ile karşılaşıyorsunuz.

Evdeki hesap çarşıya uymuyor.

Aynı şekilde birçok özel hastane ve sağlık kuruluşları da, bakanlıkla yani devletle yaptıkları anlaşmalara uymuyor ve hastalara ekstra ücret tarifeleri çıkarıyor.

Geçen zamanda bu konuyla ilgili uzun bir öneri demeti getirmiştim.

Tabii birçok kişinin gözünden ve dikkatinden kaçmıştır.

Konu uluslararası bir şekilde önümüze geldiği için tekrar paylaşmayı düşünüyorum.

 

*- TEDAVİ BORÇLARI

 

Commonwealth Fund tarafından yapılan ayrı bir anket, Amerikalıların ne kadar tıbbi borç taşıdığını özetledi:

Ankete katılanların yüzde 85'i toplam borcunun 500 dolar veya daha fazla olduğunu bildirdi ve neredeyse yarısı 2.000 dolar veya daha fazla ödediklerini söyledi.

Büyük resme bakıldığında, Kaiser Aile Vakfı'nın en son analizi, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki kolektif tıbbi borcun toplamının 195 milyar dolar olduğunu gösteriyor.

Biliyorsunuz bizde sosyal dayanışmayı sağlamak için ‘askıda ekmek’ kampanyası var.

Birçok belediyemiz de benzer kampanyalar yapıyor.

Ama nedense bu konuya sen ben katılıyoruz da, büyük şirketler de, büyük geliri olanlar hep sağır ve duyarsız kalıyor.

Bunların ağzından düşmeyen bir cümle var:

‘Allah versin!’

Allah sana veriyor, sağını solunu, yakınlarını ve çevreni koru demiyor mu?

Bu tiplerin çoğu kendini bir şekilde, ‘Hayırsever’ olarak tanıtmaya gayret ediyor.

İnanın ve araştırın göreceğinizi söyleyeyim:

‘Bir bardak çay bile ikram etmezler, ya da tüm harcamaları onun bunun sırtından yani yönetiminde olduğu şirketten, gruptan, üyelerden karşılarlar.. Ya da vergiden düşerler…’

Ben bazı ülkelerde olduğu gibi önemli bir noktaya dikkat çekmek istiyorum:

‘Kâr amacı gütmeyen bir kuruluş, bağışçıların paralarını kullanarak, en çok ihtiyacı olanların tıbbi borçlarını satın alabilir ve daha sonra bunları etkili bir şekilde silebilir!’

‘Kâr amacı gütmeyen kuruluş!’ neresi olabilir?

Örneğin belediyeler, valilikler, kaymakamlıklar…

Vakıflar gibi kuruluşları bu işten uzak tutmak istiyorum.

Bu düşüncemin çok nedeni bulunuyor…

Her işte olduğu gibi burada da ‘güven’ öne çıkıyor.

Ramazan geliyor!

Mahalle bakkalınıza uğrayıp, bütçenizden bir kısmını, ödeme imkânı olmayan bir insanımızın bazı borçlarını sildirerek, bir nebze de olsa nefes almasını sağlayıp, ‘can suyu’ verebilirsiniz.

Aslında Ramazan’ı değil aybaşlarını, ya da önemli günleri de bekler, fırsat sayabiliriz…

Tabii bu sözlerim yaşam mücadelesi verip fakirlikle mücadele edenlere değil, hali vakti, işi yerinde olanlara…

 

 

  Bu yazı 963 defa okunmuştur.
  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
  • BUGÜN ÇOK OKUNANLAR
  • BU HAFTA ÇOK OKUNANLAR
  • BU AY ÇOK OKUNANLAR
YUKARI