Bugun...
SON DAKİKA

ONLARA SAHİP ÇIKIN!

 Tarih: 16-12-2023 09:41:00
YAŞAR EYİCE

*- ŞİMDİ BUNLARIN HİÇBİRİ YOK!

 

Yıllardır takip ettiğim ve hayran olduğum bir bilim adamımızı, Oğuz Alpözen’i kendi ağzından tanıtmak istiyorum.

Bodrumlu (İzmir doğumlu) Oğuz Alpözen şöyle diyor:

‘İstanbul Üniversitesi'nde Klasik Arkeoloji okudum (1962).

Türkiye'nin ilk sualtı arkeoloğu oldum(1977), uzmanlık alanım amphoralardı.

1978 yılında Bodrum Müzesi'nin müdürüydüm, adını Sualtı Arkeoloji Müzesi'ne çevirdim (1981).

Almanya Kaiserlautern üniversitesi ile birlikte, Alman Kulesi Ortaçağ Salonu'nda, Alman şövalye-mimar Heinrich Schlegelholt'u tanıttık. Arması kırmızı zemin üzerine siyah çekiçti.

İngiltere, Londra Saint John's Gate Müzesi'yle işbirliği yaparak, İngiliz Kulesi'nde şölen odası hazırladık.

1498-1499 yıllarında kale komutanı, 1506'da İngiltere'nin en büyük şövalyesi olan Thomas Docwra'yı, dev bir arma bayrağını duvara aşarak öne çıkardık.

Genel Kurmay Başkanlığı'ndan izin alarak, İstanbul Harbiye Askeri Müze'sinin yardımlarıyla Komutan Kulesi'ni düzenledik. Burada unutulmuş kahraman, kalenin son komutanı Mülazım-ı evvel (üsteğmen) İbrahim Nezihi'yi halkla buluşturduk.

Şimdi bu salonların hiçbiri yok; bilin istedim.’

Bu çalışmaların hepsini zamanında Türkiye ve dünyanın ünlü dergi ve gazeteleri, daha doğrusu medyası ile birlikte ben de yazmış, görüntülemiştim.

Bu yüzden bu ‘Liyakatsız’ davranışı gerçekten üzüntü ile karşılayanlardanım.

Şimdi yine söze ‘üstat’ Oğuz Alpözen’e vermek istiyorum:

 

*- ARMA NEREDE ÇIKTI?

 

‘Bodrum Kalesi beden duvarlarında bulunan armaları sayan İlk kişiydim (249).

Kaleden alınma, konuk şövalye Saint Simon Baili Di A Moree'ye (1496-1498) ait armanın Tepecik Mahallesi, Menekşe Çıkmazı'nda, bir evin kapısında olduğunu görün istedim.

100 milyonluk ihaleyi alanların yaptıkları kale armalarının tanıtım levhalarında Alman şövalye-mimar Heinrich Schlegelholt'u, 116 yıl boyunca yöneten diğer komutanların armalarıyla karıştırmalarının nedeninin bilgisizlikten mi, yoksa özensizlikten mi kaynaklandığını müze yetkililerine sorun istedim.

Kazılar Müzeler Daire Başkanıyken emekli olan Kudret Ata ‘Mahkeme kadıya mülk olmaz. Oğuz bırak bu işleri!’ derdi.

‘Evet!’ diyorum.

‘Lahmacun yedim, viski içtim!’ deyince yüzlerce beğeni alıyorum ama sevinemiyorum.

‘Uluburun Batığı'nın küpleri nerede?’ diye sorunca, beğenilerin az olduğunu, yorum yapılmadığını görüp üzülüyorum.

‘Ya bir yol bulacağız, ya da bir yol yapacağız’ diyen Kartacalı Komutan Hannibal'ı seviyorum.

‘Konferans verdin, kitap yazdın, halkı kışkırtıyorsun!’ diye hakkımda suç duyurusunda bulunan, Kültür Bakanlığı'na bir şey demiyorum.

Bodrum Kalesi ve isim babası olduğum Sualtı Arkeoloji Müzesi ile ilgili yaptığım paylaşımlarımı sonlandırıyorum.

Sevgiyle kalın…’

Herhalde sayın bakan konuyu bir daha inceleyecek ve bazı yanlışlardan dönecek, kendisine yanlış bilgi verenleri belirleyecektir.

Daha yolları bile olmadan Bodrüum’u mesken edinen, süngercilerden tutun da gulet yapımcılarını bulup Türkiye’ye tanıtmaya çalışan, Bodrum Kelesinden Bodrum Müzesine kadar geçen serüvenleri anlatan biri olarak umarım ‘Şövalye Oğuz Alpözen’ in sözlerine kulak verilir, davet edilerek ağzından bilgi alınır.

Dünya çapında medarı iftiharımız olan Oğuz Alpözen tekrar övüncemiz olarak bilgisini paylaşır, gençlere örnek olur.

Unutmayalım:

Çamurlu su, doğada kat ettiği yol sayesinde arınır.

İnsan, yaşamının önüne çıkardıkları sayesinde olgunlaşır.

İnsan kalıbıyla değil, kalbiyle insandır.

 

*- GERÇEK YAŞANMIŞ BİR HİKÂYE

 

Madem Oğuz Alpözen sayesinde ‘gerçeklerden’ söz ettik, şimdi yine bir gerçeği dillendireyim.

Gençliğimizde hayran olarak izlediğimiz bir filmden ‘Abidik gubidik twist twist!...’ ten ve unutulmaz film sanatçılarımızdan komedyen Öztürk Serengil’den…

Söz bu kez, “Ben hayatımda ailemden hiç sevgi görmedim, hep hakaret ve dayak hatırlarım. Benim hayatımda bir tane babam oldu. Onun adı da Fikret Hakan’dır.” diyen Öztürk Serengil’in anılarından birinde;

Suphi Kaner’le beraber çömez oldukları dönemde, Fikret Hakan müthiş popüler ve hızla zirveye çıkan bir aktörmüş.

Bir film setinde o kadar adam arasından Öztürk Serengil ve Suphi Kaner’i görüyor, yanlarına gidiyor, başlıyorlar sohbet etmeye.

Soruyor:

‘Ev bark, çoluk çocuk nerede oturuyorsunuz?’

Ne desinler?

Zaten ev bark yok, üç kuruş cepte para varsa bekâr odalarında, o da yoksa yapım şirketlerinin koltuklarında uyuyorlar.

Durumu anlatıyorlar.

Fikret Hakan üzülüyor...

‘Olur mu ulan öyle şey, yürüyün bize gidiyoruz!’

Fikret Hakan’ın evine gidiyorlar, annesiyle beraber yaşıyor o yıllarda. Anasına, ‘Bak bu arkadaşlarım artık bizde kalacak. Bunlar da senin evladın’ diyor.

Valide Hanım bunlara ayrı bir oda hazırlıyor. Yatakları yapılıyor, çamaşırları yıkanıyor, ütüleniyor, kolalanıyor. Sabah kahvaltı, akşam sıcak yemek...

Anası ‘Fikret Abilerine’ çamaşır, çorap, gömlek, ne alıyorsa onlara da alıyor.

Fikret Abileri, ‘Kardeşlerim hep temiz pak olun, asla tıraşsız gezmeyin, istediğiniz bir şey olursa benim gardıroptan alıp giyin. Sakın çekinmeyin, utanmayın!’ diyor.

 

*- BİR AY YOKLUĞUNDA

 

Fikret Hakan, bir yaz başında uzun bir süreliğine İngiltere’ye gitmeye karar veriyor, ‘Ben bir ay yokum, anam size emanet!’ diyor.

İngiltere’de tiyatrolara, operalara, müzikallere gidiyor. Canlı müzik yapılan yerleri, kulüpleri, diskoları da dolaşıyor tabii.

İngiltere dönüşünde evde heyecanla soruyorlar:

‘Abi yediğin içtiğin senin olsun, neler gördün, anlat?’

Fikret Abisi de; oyunları, müzikalleri, ne gördüyse ballandıra ballandıra anlatıyor, ‘Şimdi size bir şey dinleteceğim!’ diyor.

İngiltere’den getirdiği küçük hediyeleri verdikten sonra bavulundan bir plak çıkarıp pikaba koyuyor, başlıyor müzik eşliğinde dans etmeye...

O devirde ‘Twist modası’ başlamış, hızla yayılıyor.

‘Oğlum, özellikle müzikte tüm başlangıçlar Britanya’dan çıkar, oradan tüm dünyaya yayılır. Bu Twist modası da tüm dünyayı sarsacak!..’ diyor. Öztürk Serengil ve Suphi Kaner, Fikret Abim Twist yaptıkça gülmekten yerlere atıyor kendini.

‘Abi yanlış anlama ama senin gibi yükselen ve aranan bir jönün böyle dans ederken orasını burasını değirmen taşı gibi çevirmesi komik geldi. Ne olur kusura bakma ama millet bunu yanlış anlamasın sonra?’

Fikret Abileri biraz düşünüyor ve onlara hak veriyor.

‘Doğru, haklısınız.

Bu dansı sana öğreteyim Öztürk, çok yakışır.

Bir komedi filminde yap bunu, herkes bayılır!’ diyor.

 

*- KAFADAN UYDURUYORLAR

 

Evde pikaba plağı yerleştirip devamlı çalışıyorlar.

Öztürk Serengil orasını burasını değirmen taşı gibi çeviriyor, zargana gibi kıvrak figürler yapıyor. Şarkı sözlerini bilmiyor, zaten ezberlemesi imkânsız. Kafadan uyduruyorlar.

‘Abidik gubidik twist twist, lap lap lubalaga twist twist...’

Yakaladığı ilk fırsatta Twist dansını filmde patlatıyor.

Bir anda bütün Türkiye, ‘Abidik gubidik twist!’ diyerek dans etmeye başlıyor.

Öztürk Serengil hızla zirveye çıkıyor.

En çok aranan ve en çok kazanan aktör oluyor bir anda.

‘Fikret Abim benim koluma altın bilezik taktı.

Bana zirve yolunu açtı.

Benim abim ve babamdır.

Unutamam yaptıklarını, insanlığını.

Ona ve anasına hep minnet duydum…’ demişti Öztürk Serengil.

Şunu da söylemeden, anımsatmadan geçemeyeceğim;

Fikret Hakan, uzun bir hastalık sonucu, ölmeden önceki söyleşideki son sözü şöyle olmuştu:

‘Vatana ve Ata’ya ihanet etmeyin. Onlara sahip çıkın…’

 

 

 

 

 

  Bu yazı 948 defa okunmuştur.
  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
  • BUGÜN ÇOK OKUNANLAR
  • BU HAFTA ÇOK OKUNANLAR
  • BU AY ÇOK OKUNANLAR
YUKARI