Bugun...
SON DAKİKA

ZENGİN KÜTÜPHANEDEN ATOMİK BOMBA HAYRANLIĞINA

 Tarih: 10-09-2023 10:44:00
RUHİ ÇİLEK

Dünyanın tarihe kaydı düşmüş en önemli ve yaygın bilinen kütüphanesi Mısır’ın ünlü “İskenderiye Kütüphanesidir”… Antik dünyanın bu çok bilinen ve en önemli bilgi deposu yaklaşık yedi yüzyıl boyunca entelektüel ve kültürel merkez olmayı başarabilmiş ve dönemin çok önemli düşünür, araştırmacı ve bilginlerine eğitim ve öğretim mekânı olmuştur. Esasen de öğrenebildiğim kadarı ile Atina’daki bir okul ve kütüphane ile yarışabilmek adına dönemin komutanına önerilerek başlar bu görkemli kütüphanenin yapımı. Kütüphane gelişiminin zirvesinde artık bünyesinde konferans salonları, toplantı salonları, laboratuvarlar, yemekhaneler ve hatta hayvanat bahçesine kadar bir dolu faaliyet mekânlarını toplamıştır. 

 

İskenderiye Kütüphanesinin bu kadar büyük bir çekim merkezi olması üzerine mezkûr kütüphanenin bir benzeri de sonraları “Bergama Krallığı” tarafından gerçekleştirilir. Bergama Kütüphanesi bulunduğu coğrafi konum itibari ile de bu manadaki merkezlere yakın ve irtibatlı olması önemini bir kat daha arttırmış olmakta ve kendisine sonradan girişilecek rekabette avantaj sağlamaktadır. Dönemin hükümdarlarının atfettiği öneme ve şahsi ilişkilerine istinaden rekabet kısa sürede Bergama Kütüphanesi lehine fark oluşturmaktadır. Gerek Atina’daki kütüphanelerden bağışlar ve satın almalar yolu ile gerekse de oluşturulan “alternatif düşünce okulları ve kursları” marifeti ile oluşan cazibe merkezi yazar, yazıcı ve düşünürlerin merkezi haline gelmiştir Bergama… Bergama Kralı şimdi adını hatırlayamadığım bir kaynaktan okuduğum ve aklımda kaldığı kadarı ile döneminde kütüphaneye verilmek üzere Atina’daki bir düşünürün önemli miktardaki kitabını satın almış, yeterince sarihtir ki o dönemde bile kitap çok değerli ve satın almaya değer ürün… İşte barbar denilen kavimlerin kütüphaneye verdiği önem ile sonradan kitaplar zararlı fikirler neşrediyor ve zerk ediyor iddiası ile de toplu kitap yakma törenlerine kadar gelebilmiş Ademoğlu, inkişafın böylesine de ancak şapka çıkarılır… Hatta kitap ve kütüphanede rekabet öyle boyuta gelmiş ki, dönemin yegâne kâğıdı “papirüs” imalat ve temin merkezi Mısır behemehâl Bergama’ya kendilerine rakip diye cezalandırmak adına papirüs ihracını da durduruyor… Bu nedenle bu uğurda geride kalmak istemeyen Bergama yeni bir icada imza atıyor, “parşömen”, bugünkü parşömen kâğıdının prototipi sayılabilecek olan deriden yapılan bu kâğıtlar kullanılmaya başlıyor ve papirüs gibi rulo halinde kalın ve ağır olmaları nedeniyle stoklanamıyorlar ve bu yüzden sayfalar halinde ilk defa dizilme işlemi başlamış oluyordu. Neymiş rekabetin adı kitap, peki kimler rakip bu kitap konusunda, çok tanrılı dinin mensupları bir manada da barbarlar… Allah Allah… 

Sonunda Bergama Kralı gerekçesi anlaşılabilecek nedenler ile krallığını bağış yolu ile Roma İmparatorluğuna bırakır, Roma İmparatoru âşık olduğu Mısır Kraliçesi Kleopatra’ya hediye eder tüm bu basılı eserleri, İskenderiye Kütüphanesi daha zengin ve görkemli olsun diye… Sonra kütüphane sahibi olmanın manası gerçekleşmeye başlıyor, insanlık aydınlanma burcuna giriyor, giriş o giriş, hemen bu fikir karşıtını da üretmeye başlıyor ve çok tanrılı dinlerin tek tanrılı dinler karşısına eksik kadrolar ile çıkıyor olmasının da etkisi ile kitap ve kütüphaneler artık gözden düşüyor… Sonuçta İskenderiye ve Bergama kütüphaneleri, her ikisinin de, o eşsiz yazılı ve basılı eserleri öyle ya da böyle artık yok… Artık, karşıt düşünce ile rekabet ve eleştirme yeni bir boyut kazanır, gerçi insanlık kaybeder ama olsun onlar kazanır… Taa oralardan, Hitler Almanya’sının “arındırma” ya da “ateşte temizlik” adındaki toplu kitap yakma törenlerine nail olan insanlık treni hala durmadan ilerliyor, kitap yakmalar artık gizli yapılmakta, yasak yayın gibi abuk subuk terimler ortalarda… Kitaplar gizli yakılır iken insanlar açıktan ve aleni törenlerle yakılmaya başladı ya, yaşasın medeniyet…

“Zenginliğin Kütüphane oluşturmak adına” kullanılmasının bu nadide ilk örnekleri maalesef dünyada fazlaca uzun sürmez, süremez… Ademoğlunun “avcılık ve toplayıcılık” ile başlayan süreci maalesef bir türlü başka bir boyuta geçemiyor, toplayıcılık ve avcılık biçim değiştire bile özünü koruyor, hala birinin birikimine el koymak en gözde faaliyet olmaya devam ediyor. İster bireysel, ister grupsal isterse de devletsel düzeyde durmadan ve artarak devam ediyor… Şimdi, aaa nasıl olur diyenler çıkabilir, haydi izah edelim bakalım Bergama uygarlığının en önemli parçası Zeus Tapınağının Berlin’de olmasını, mafiozi yöntemler ile çıkar gruplarının siyasal etkinlikleri nasıl izah edilebilir, nasıl izah edilebilir kulun kula köleliğinin ekonomik ifadesi artı-değer sömürüsü…

Evet, ortaçağın mezkûr karanlık yüzünün aydınlık tarafı ve dönemin aydınlanma merkezi olan kütüphaneler sadece İskenderiye ve Bergama kütüphaneleri ile mi sınırlıdır? Kocaman bir hayır… Efes Antik Kentindeki “Celsus Kütüphanesi”, Asur Krallığının “Asurbanipal Kütüphanesi”, Roma “Trajan Kütüphanesi”, Atina “Lyceum Kütüphanesi” başta olmak üzere küçüklü büyüklü daha yüzlerce kütüphane veya kitaplık bulunmaktadır antik dönemde, kayıtlar böyle diyor… Yine mezkûr kayıtlara göre bu kütüphaneler arasında mesafe ve dönem farkları olmasına rağmen “fiziken ve namen” birbirlerinin önüne geçme yarışı hiç küçümsenmemelidir.

Evet, geçmiş ve barbar (!!!) dünyanın yarıştığı kütüphanecilikten gelinen nokta itibari ile “atomik bomba” sahibi olmanın yarıştırılmasına evrilmiştir, dünyamız ne yazık ki… “güçlü ordular savaşın caydırıcısı, barışın teminatıdır” gibisinden abuk subuk fikirler ile dünyanın bir silahlanma yarışına girmesi yetmiyormuş gibi dünyanın top yekûn sonunu hazırlayacak nükleer savaş hazırlıklarına evrilmesi de tam tamına bir felakettir bana göre… Hele hele başta sosyal demokrat Tony Blair yönetimindeki İngiltere ve avenesi ABD’nin tüm başkanlarının Irak’ı “nükleer bomba” sahibi olmakla suçladıkları koro asla ve kat’a unutulmayacak… Her önüne gelen ABD karşıtı ülkeyi “nükleer bomba” kullanacak yalan ve propagandası ile suçlayan ve zaman zaman da havadan günlerce bombalayıp yerle yeksan eden ABD’yi kimse hedefe koymuyor, koyamıyor, hele ortalıkta bel kıvıran “Amerika muhipleri” yok mu? Yahu, bu propagandanın karşısında hiçbir aklı kâmil, insan-ı kâmil, imanı-ı kâmil ve kemal-i akıl çıkıp da demiyor, “söyleyen deli ise dinleyen akıllı olmalı” düsturu mucibince “efendi güzel de dünyada yaklaşık 80 yıldır tek nükleer bomba kullanan ABD’dir”. Kimse demiyor ki, bu ABD Irak’ta hem de resmi orduları marifeti ile müzeleri ve kütüphaneleri talan etti…

Evet, Kitap rekabetinden silah rekabetine dair söylenecek çok şey var lakin söyleyip de zayi etmenin manası da yok…

  Bu yazı 941 defa okunmuştur.
  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
  • BUGÜN ÇOK OKUNANLAR
  • BU HAFTA ÇOK OKUNANLAR
  • BU AY ÇOK OKUNANLAR
YUKARI