Bugun...
SON DAKİKA

KIRMIZI PAZARTESİ

 Tarih: 10-04-2024 11:19:00
YAŞAR EYİCE

*- NEYE UĞRADIKLARINI ANLAYAMAZLAR

 

08 Nisan Pazartesi sabahı dostlara, size şöyle sesleniyorum:

‘Günaydın, keyifli güzel bir Pazartesi diliyorum, hoş geldin yeni hafta, hoş geldin Ramazan Bayramı diyorum, her şey gönlünce, bereketli, mutluluk seninle olsun...’

Bir gün önce ‘merakla’ Şanlıurfa’da oynanacak (oynanmayacak) Galatasaray- Fenerbahçe maçını aynı zamanda ‘heyecanla’ bekliyordum İzmirsporlu, TSYD (Türkiye Spor Yazarları) üyesi, spor yazarı biri olarak.

Sarı-Lacivertle cephenin Başkanı Ali Koç, Futbol Federasyonu’nun akıl almaz hesaplarını ve Türk futbolunun tabii ki Fenerbahçe ve bazı Anadolu kulüplerine yapılan haksızlıklar karşısında ‘susamayacaklarını’, tepkilerini, maça geçlerini çıkaracaklarını açıklamıştı.

Dediğini yaptı!

Maç boş tribünlere (6 bin civarında seyirci vardı) başladı ve ilk akında Galatasaray golünü attı.

Beklendiği gibi Fenerbahçeli genç oyuncular yavaş adımlarla santraya geldiler, sonra da Galatasaraylı futbolcuların alkışları ile soyunma odasına gittiler.

Hakemler de kendilerine az sonra takip etti.

Ama anlamadığım bir nokta oldu.

Sarı- Kırmızılı futbolcular, büyük bir zafer kazanmış gibi, büyük sevinç gösterileri yaptılar.

Onlar da, çizginin kenarından ‘Sahayı terk edin!’ işareti veren Sarı-Lacivertli teknik adamlar gibi, sarı- kırmızılı bir yöneticiden ‘Zıplayın- sevinin’ işareti mi almışlardı…

Bunu çıkaramadım ve yadırgadım…

Şunu da gördük:

Sözde spor yazarları ya da adamları da her şeyde, örneğin politikada olduğu gibi bölücülük görevi mi üstlenmişlerdi?

Herkes bir şeylerin, bazıları gibi koltuk peşindeler…

İyi Parti’de Meral Akşener’in ‘Çekiliyorum’ sözünden sonra arka arkaya adayların ortaya çıkması gibi…

Ben Futbol Federasyonu başkanlığının bir İzmirli‘ye örneğin; Bahri Vreskala ya da Dr. Şaban Acarbay, Spor Yazarı Metin Aydınoğlu’na verilmesi güzellik ve doğru karar olur.

 

*- DÖNEKLİK ÖRNEĞİ

 

Siyasete karışmış, içinde olan, bana göre menfaatçi bazı kişilerin, hatta meslektaşım görünümündeki menfaatcıların durumlarına şaşırıyorum.

Bir gün, ya da birkaç gün önce yazdıklarını sözde düzeltiyorlar.

Zılgıtı alınca, ya da menfaatin elinden gideceğini anlayınca anında dönüyorlar.

İşte iktidar partisinden bazı isimleri saydığı birinden örnek:

‘… İstemeyerek üzülmenize sebebiyet verdiğim için sizlerden helallik diliyorum.

Hata benim. Suç benim.

Bir anlık gafletime yenik düştüm.

Keşke olmasaydı.

Ama oldu.

Her birinizi çok sevdiğim halde oldu işte.

Son derece üzgünüm.

Gönlünüzü incittiğim ve hak etmediğiniz eleştirilere muhatap kıldığım için. Affola!

İstemeyerek üzülmenize sebebiyet verdiğim için sizlerden helallik diliyorum.

Hata benim.

Suç benim.

Bir anlık gafletime yenik düştüm.

Keşke olmasaydı. Ama oldu.

Her birinizi çok sevdiğim halde oldu işte.

Son derece üzgünüm. Gönlünüzü incittiğim ve hak etmediğiniz eleştirilere muhatap kıldığım için. Affola!...’

Ne kadar kolay değil mi?

Bir gün önce kin ve nefret kusacak, belki de doğruları söyleyeceksin, sonra da dönüş yapacaksın…

Neden?

Elinden menfaatler gideceği için…

Bu tipler parazitler, her zaman vardır ve iktidar kimde ise hep onların yanındadırlar…

Bir gün böyle, diğer gün başka türlü…

Memleketin değişen havası gibiler…

Bu arada bir ‘gelişmeden’ de söz edeyim…

Bu günkü Sabah Gazetesinden CHP Açılımı:

Özgür Özel manşette, birinci sayfada Erdoğan ve AKP yok!

Sabah gazetesindeki bu radikal değişim, ‘31 Mart yerel seçimlerinde CHP'nin galibiyeti sonrası, hükümetin medyadaki amiral gemisi Sabah gazetesinde bile bir değişim oldu’ yorumlarını da beraberinde getirdi.

 

*- DÖNEKLİK BAŞLANGICI MI?

 

Mehmet Tezkan şöyle diyor:

“İktidara yakın medyayı izliyorum, ‘böyle olacağı belliydi. Ben biliyordum’ diye lafa başlıyorlar gerisini sıralıyorlar:

Kibir, ikbal hırsı, kötü vitrin, yüksek enflasyon, dayanılmaz hayat pahalılığı, emeklilerin açıklı hali, samimiyetsizlik, yargının adalet dağıtmaması, ihalelerle Saray’a yakın kişilerin daha da zengin edilmesi….’

Liste uzun say sayabildiğin kadar!

Mehmet Tezkan, ‘Bir haftadır okuyorum, izliyorum herkes her şeyi biliyormuş!.. Marquez’in Kırmızı Pazartesi romanı gibi…’ diyor…

Ben de bundan esinlenerek ‘Kırmızı Pazartesi Romanı’nı sizinle paylaşmak istiyorum…

 

*- KIRMIZI PAZARTESİ

 

Bayardo Angela ile evlenmeye karar verir. Angela’nın annesi ve erkek kardeşleri konuşur ve anlaşır.

Çok zengin bir adam olan Bayardo San Roman şenlikli bir düğün düzenler, ancak Angela ile Bayardo’nun evliliği sadece 6 saat sürer. Sabaha doğru Bayardo, Angelay’ı üstü açık bir arabada ailesiyle birlikte düğün hediyeleri ile geri alır ve Angela’nın kız olmadığını söyleyerek ailesine teslim eder.

Bayardo, durumu gelinin anne ve kardeşlerine anlatarak kız olmayan bir gelini kabul edemeyeceğini belirtir.

Angela’nın kardeşleri Pablo ve Pedro büyük bir utanç içinde girerler ve kız kardeşleri Angela’ya bunu kimin yaptığını sorarlar.

Angele, onunla ilgilenen kişinin Santiago Nasar olduğunu söylüyor ancak tüm baskı ve şiddete rağmen Santiago Nasar’ın nerede ve kim olduğunu kardeşlerine söylemiyor.

Pablo ve Pedro daha sonra ellerine iki büyük kasap bıçağı alarak ve Santiago’yu öldürmek için yola çıkarlar.

Piskopos o sabah kasabaya gelecektir.

Bu nedenle Santiago Nasar’daki piskoposu herkesle selamlamaya gelir. Pablo ve Pedro, Clotilde Armenta’nın meyhanesinde Santiago’yu beklemeye başlar.

Pablo ve Pedro ayrıca tanıştıkları herkese Santiago’yu öldüreceklerini duyurur.

 

*- HERKESE DUYURURLAR

 

Onurlarını kurtarmak için gerçekten öldürmeleri gerekse de Santiago’yu öldürmek istemiyorlar ama bunu herkese ilan ediyorlar çünkü birinin onları durdurmasını istiyorlar.

Belki de Santiago’nun bunu duyup kasabayı terk etmesini umuyorlardır. Ancak Santiago dışındaki tüm kasaba halkı Santiago’yu öldüreceklerini duyar, ancak nedense sadece Santiago bunu öğrenmemiştir.

Aslında herkes Santiago’nun da bunu bildiğini ve öldürülmeyeceğini düşünüyor.

 

*- FARKINDA DEĞİLDİR

 

Santiago kısa süre önce bir kızla nişanlanır ve o kızın evi de geçtiği yoldadır.

Santıago meyhanenin bulunduğu meydana yaklaşırken nişanlısı onu görür ve çağırır. Nasar’ın nişanlısı olan her şeyi duymuştur ve Nasar’ın kendisine verdiği nişan hediyelerini ve yazdığı mektupları içeren kutuyu Nasar’a geri verip ağlayarak uzaklaşır.

Hiçbir şeyin farkında olmayan Santiago, nişanlısının tavrı karşısında şaşkına döner.

Bunun üzerine nişanlısının babası Pablo ve Pedro’nun onu öldürmek istediğini söyleyerek onu uyarır.

Nasar evine doğru yürümeye devam ediyor.

Ancak onu gören Pablo ve Pedro onu takip etmeye başlamışlardır. Santiago Nasar evinin önüne geldiğinde, Nasar’ın annesi Placida Linero, Pablo ve Pedro’nun eve doğru koştuğunu görür ve Santiago’nun yüzüne kapıyı kapatır.

Annesi Santiago’nun eve farklı bir yönden girmeye çalıştığını fark etmez ve eve giremeyen Santiago Nasar, Pablo ve Pedro’nun bıçaklarından kurtulamayarak ölür.

 

*- GERÇEĞİN TA KENDİSİ

 

Kolombiya’nın bir şehrinde işlenen yaşanmış gerçek bir cinayet anlatılır. Roman’ın ilk cümlesi ile yazar; kimin ne zaman öldürüleceğini açıklar. Sorgulama/mülakat tekniği ile yazılmış bu kısa romanda sadece okuyucu değil, tüm kasaba ahalisi de kimin ne zaman öldürüleceğini önceden bilmektedir.

Kırmızı Pazartesi, işleneceğini herkesin bildiği, engel olmak için kimsenin bir şey yapmadığı bir namus cinayetinin öyküsüdür.

‘Kırmızı Pazartesi’, yalnızca bir cinayetin arka planını değil, bir halkın ortak davranış biçimlerinin portresini de çiziyor.

‘Aynen Türkiye’de olduğu gibi diyebiliriz bu romanın ana fikri ve anlatımına…

Siyasete atıfta da bulunabiliriz, çevremizde yaşayıp gördüklerimize, tanık olduğumuz bir çok olaya da örnek gösterebilir, yorum yapabiliriz.

Sanıyorum; önümüzdeki zamanda ‘Kırmızı Pazartesi’ gibi çeşitli olayları yaşayacağız.

Bizde bir söz vardır:

‘En son koca duyar!’ diye…

Bilmem anlatabiliyor muyum?

Çok bilen çok yanılır…

Halka kulaklarını tıkayanlar sonunda hezimete uğrarlar.. Neye uğradıklarını bile anlayamazlar…

 

 

  Bu yazı 596 defa okunmuştur.
  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
  • BUGÜN ÇOK OKUNANLAR
  • BU HAFTA ÇOK OKUNANLAR
  • BU AY ÇOK OKUNANLAR
YUKARI