Bugun...
SON DAKİKA

AÇAR YEDİ VEREN KAN ÇİÇEKLERİ

 Tarih: 22-03-2024 09:50:00
SEDAT KAYA

"Ah evet

Gelincik var olduğu sürece, şarttır yaşamak!"

(Sohrab Sepehri)

Bugünlerde bizim buralar gelincik tarlasına döndü.

Datça kırsalı kıpkızıl.

Papatların arasında kanlı bir şafak gibi doğdular.

"Gelincik insan ömrü gibidir" der Japonlar.

"Dünü vardır. Yaşamıştır. Bugünü vardır. Yaşıyordur.

Ya yarını?"

Narin çiçektir gelincik.

Öylesine narin ki, kopardığında solar, kızıl yapraklarını tek tek döker.

Gelinciği geline benzetirdi eski Türkler.

O yüzden gelinler beyaz değil kırmızı gelinlik giyerdi.

Birçok kültürde gelinciğin yeri ayrı.

Yeniden doğuşu simgeler.

Eski Mısır'da lahitler gelincik motifleriyle süslenirdi.

Romalılar kara sevdaya düşenlere gelincik şerbeti içirirdi.

Bu şerbetin aşk acısını azaltacağına inanılırdı.

Homeros İlyada destanında ölen savaşçıları birer gelinciğe benzetti.

Gelincikler ölen askerlerin ruhlarını simgelerdi.

Bu inanç dünyanın farklı bölgelerinde, efsanelerde babadan oğula, dededen toruna geçti.

Halklar, savaş meydanlarında açan gelinciklerin ölen askerlerin ikinci yaşamı olduğuna inandı.

Yıl 1211 idi.

İlkbaharın ilk günleri.

Mogol İmparatoru Cengiz Han Çin Seddine yaklaşıp Jin Ordusu'nun üzerine saldırdı.

Dünya tarihinin en kanlı savaşlarından biriydi.

Cengiz Han'ın ordusu 300 bin kişilik Jin askerini kılıçtan geçirdi.

Bu öylesine korkunç bir savaştı ki toprağın üzeri cesetlerle doldu.

Aradan 2-3 ay geçti.

Savaş alanı gelincik tarlasına dönmüştü.

Görenler şaşırmıştı.

Yıl 1796 idi.

Nisan'ın 12'si.

Fransız komutan Napolyon emrindeki orduyla Alpler'i aşarak Kuzey İtalya'ya saldırdı.

Önüne geleni ezdi, geçti.

Avusturya ve Piemonte ordularını püskürttü.

Savaşta onbinlerce asker ölmüştü.

Bir süre sonra savaş meydanlarında gelincikler yeşerdi.

Her yer kıpkızıl olmuştu.

Dünya tarihinde bahar ayları savaş aylarıdır.

Baharın müjdecisi gelinciklere "Kan Çicekleri" denmesinin nedeni budur.

Gelibolulular da gelinceklere "Kan Çiceği" der.

Çanakkale savaşından sonra birçok savaş alanında binlerce gelincik yeşerdiğine inanılır.

Gelibolu Yarımadasının boydan boya dev bir gelincik tarlasına döndüğü söylenir.

Anzaklar her yıl anma törenleri için Gelibolu'ya geldiklerinde etraf gelinciklerle dolar.

Gelincik 1. Dünya Savaşı'nın da simgesidir

Bu savaşta Fransa ve Belçika’da yaşanan çarpışmalarda toprağa o kadar kan akmıştır ki; uzun zamandır uykuda olan gelincikler adeta fışkırmıştır.

O yüzden Britanyalı savaş gazileri yakalarında Gelincik Rozeti taşır.

Birleşik Krallıkta ve Avrupa'nın bir çok ülkesinde 1. Dünya Savaşı anma günlerinde mezarlara gelinciklerden yapılmış çelenkler konur.

Kanadalı asker ve şair John McCrae ünlü “Flander Tarlalarında” şiirinde şöyle der.

“Flander Tarlalarında gelincikler,

Büyüyor sıra sıra dizili haçlı mezarlar arasında.

Bu yerimizi işaretliyor ve gökyüzünde.

Tarlakuşları hala cesurca şarkı söyleyerek uçuyor."

Bugün doğada dolaşırken, her gördüğüm gelincik bana bunları hatırlattı.

Savaş ve çicek.

Yanyana gelmesi ne yaman çelişki.

Ne alaka değil mi?

Lakotalar'ın efsanevi şamanı Thathanka İyotake'nin (Oturan Boğa) şu sözlerini de düşünmeden geçemiyor insan.

"Ruhunu doğaya bırak.

Bir kere yaşadıysan, yeniden yaşarsın."

Zülfü Livaneli ile noktalayalım sözü.

"Topraktan mı sürmüş candan mı kopmuş

Açar yediveren kan çiçekleri

Türkü mü, şiir mi, ağıt mı yoksa

Açar yediveren kan çiçekleri."

@öne çıkar

@takipçi

 

  Bu yazı 211 defa okunmuştur.
  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
  • BUGÜN ÇOK OKUNANLAR
  • BU HAFTA ÇOK OKUNANLAR
  • BU AY ÇOK OKUNANLAR
YUKARI