Bugun...
SON DAKİKA

BAŞTAN ÇIKARTICI ŞEHİR İZMİR

 Tarih: 04-04-2024 15:47:00
YAŞAR EYİCE

*- YÜZLER GÜLÜYOR

 

Günaydın sevgili okuyucularım, keyifli güzel bir Perşembe günü diliyorum.

Bugünkü misafirim önce birlikti yıllarca çalıştığım Halil kardeşim olacak.

Sonra da İstanbullu usta ve önemli bir meslektaşım Cemal Bilge…

Cemal Bilge de, her türlü sıkıntılara rağmen ‘dur- durak bilmeyen, gözü pek, korkusuz, olayların içindeki bir gerçek gazeteci…

Bugün ‘İzmir’i yazmış köşesinde…

Birkaç gündür ise Tekirdağ’dan Fethiye’ye gitmiş ve çok önemli gazetecilik örneği gösterdi.

Ne mi yaptı?

33 milyonluk bir dolandırıcılığı ortaya çıkardı.

Bu kadarla kalmadı;

‘Vurgun çetesinden uyuşturucu satışını’ da yine ortaya çıkaran bir gazeteci oldu.

Bunlar belli başına günlerce gündemi meşgul edecek, hepimizi ilgilendiren bir konu…

Cemal Bilge’nin yerine ben soruyorum:

‘Nerde ulusal geçinen gazeteler ve gazeteciler?’

Masa başında oturmakla olmaz…

Cemal Bilge gibi, sırtınıza fotoğraf makinanızı alacak, kamerayı da hazırlayıp yollara düşeceksiniz.

Pardon, siz Cemal Bilge gibi ‘Tek fişek’ değil, destek aldığınız bir bölük askeriniz ile ancak varırsınız bir yerlere…

Yani tek başlarına hiçbir şeyi beceremezler.

Bunu da bir gün örnekleriyle anlatırım…

 

*- SIRASIYLA

 

Şimdi önce Halil Vural kardeşimin paylaşımını, sonra da Cemal arkadaşımın ‘İzmir’i özledim’ yazısını nakledeyim…

‘Hunharca keyif yapanlar burada mı??

Durup dururken dans etme isteği geliyor mu size de?

Hava sanki her zamankinden daha güneşli...

İnsanlar daha mı güler yüzlü, bana mı öyle geliyor?

Çimler daha yeşil, öyle değil mi?

Kırmızı hiç bu kadar baştan çıkartıcı olmamıştı...

Kuşların cıvıltısı bile farklı. Cıvıltı değil bu, senfoni adeta...

Bir ses geliyor arkadan... Bir şiir kulağımda...

 

*- VEFA VE HİSSETTİKLERİ

 

Ben Nazım Hikmet diyeyim, sen Cemal Süreya...

Tarık Akan ile Adile Naşit sarılmışlar birbirlerine, sevinç gözyaşı ikisindeki de... Barış Manço bir başka keyifle söylüyor Halil İbrahim Sofrası'nı...

Özkan Uğur değil mi o kahkaha atan??

Zeki Alasya takmış koluna Türkan Saylan'ı, önlerinde Berkin ile Ali İsmail... Gülümsüyorlar Boğaz'ın üstünde, gökyüzünde...

Münir Özkul'u duydunuz siz de, değil mi?

‘Ben Yaşar Usta! Yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin bizi!" diye haykırıyor zalime...

Yaşar Nuri Öztürk, Fesli'nin kıçına basıyor tekmeyi! Fesini düşürüyor kaçarken fesli deli, tıpkı İzmir'de denize döktüğümüz o aşık olduğu Yunan gibi!

Uğur Mumcu ile Hrant arkalarına yaslanmış izliyorlar Adıyaman'ı, Bursa'yı, Balıkesir'i... ‘Oldu bu sefer’ diyorlar...

Fatma Girik de sevinçten ağlıyor, Kız Kulesi'nin üzerinde. Sinem Başkan'ı alkışlıyor avuçları patlarcasına! ‘Ben Şisli'de başardım, sen de Üsküdar'da başaracaksın güzel kızım’ diyor...

Ve şimdi susuyor hepsi...

Ayağa fırlıyorlar birden...

Nasıl fırlamasınlar?

Güneşten daha sarı saçları, Marmara Denizi kadar mavi gözleriyle, tam da Çamlıca Tepesi'nden izliyor Paşam eserini...

‘Söylemiştim size...’ diye fısıldıyor...

‘Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar olacak...’

Gözümden akan yaşları siliyorum, tüylerim diken diken...

Tünelin sonundaki ışığa bakıyorum...

Gördüğüm o ışık trenin ışığı değilmiş, bildiğin gün ışığıymış!

Tünel bitti.

Karanlık bitti...

Fark ettiniz mi, yarınlar çok daha aydınlık şimdi!

Herşey çok güzel olacak...

Sevgili Halil’in son cümlesi şöyle:

‘Hissettiklerimi çok güzel yazmış. Emre Dolcel.’

 

*- MAVİNİN VE EGENİN BÜYÜSÜ

 

Şimdi de söz yine Cemal Bilge’nin…

Tabii ki konumuz İzmir ve Ege…

Başlık da şöyle:

‘İzmir'i Özledim: Mavinin ve Egenin Büyüsü…’

Bir İstanbullu’nun, bir İstanbul aşığının kaleminden İzmirimiz;

‘İzmir, Ege'nin incisi, tarih ve doğanın büyüleyici buluşma noktasıdır. Denizin maviliğiyle, tarihin derin izleri arasında kaybolmak, insanı adeta büyüler.

Ancak, İzmir'e olan özlem, sadece bu fiziksel güzelliklerle değil, aynı zamanda ruhu besleyen kültürel ve sosyal dokusuyla da ilişkilidir.

İzmir'i özlemek, sadece bir şehri değil, bir yaşam tarzını özlemektir. Sokaklarında dolaşırken, tarihle iç içe geçmiş eski binaları görmek, tarihi çarşıları gezmek, deniz kenarında balık ekmek yemek…

Bunlar, İzmir'in yaşamıyla iç içe geçmiş kültürel pratikleridir.

İzmir'i özlemek, bu yaşam tarzını, bu kültürel zenginliği özlemektir.

İzmir'i özlemek, insanlarının samimiyeti ve sıcakkanlılığıyla da ilgilidir. İzmirli, geleneksel olarak misafirperverliğiyle tanınır.

 

*- SOHBET VE ÇAY İÇMEK

 

Bir İzmirliyle sohbet etmek, onunla bir çay içmek, İzmir'i daha da özlememize neden olur.

Çünkü İzmir'in insanları, sadece kentlerini değil, aynı zamanda kentin ruhunu da temsil ederler.

İzmir'i özlemek, bir zamanlar yaşanılan anıları da içerir.

Belki bir tatil, belki bir iş gezisi, belki de bir aile ziyareti…

İzmir'de yaşanan her anı hatırlamak, yeniden o güzel günleri yaşamak isteği uyandırır insanın içinde. İzmir'in sokaklarında dolaşırken, o anılar canlanır zihnimizde ve İzmir'i daha da özleriz.

 

*- HİÇ BİTMEZ

 

İzmir'i özlemek, şehrin sunduğu olanakları da hatırlamak demektir. Kültür-sanat etkinlikleri, festivaller, konserler, sergiler…

İzmir, her zaman canlı ve hareketli bir şehirdir.

Bu dinamizmi, şehri ziyaret edenleri her zaman etkiler ve İzmir'i özlemelerine neden olur.

Sonuç olarak, İzmir'i özlemek, sadece bir şehri değil, bir yaşam tarzını, bir kültürü, bir anıları ve bir ruhu özlemektir.

İzmir'in tarih, doğa, kültür ve insanlarıyla örülü büyülü dünyasını tekrar yaşamak ve hissetmek için içimizdeki bu özlem hiç bitmeyecek gibi görünüyor.

 

 

 

  Bu yazı 684 defa okunmuştur.
  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
  • BUGÜN ÇOK OKUNANLAR
  • BU HAFTA ÇOK OKUNANLAR
  • BU AY ÇOK OKUNANLAR
YUKARI