Bugun...
SON DAKİKA

VELİ USTA ve ÇEŞME MEYDAN SAATİ

 Tarih: 14-01-2024 10:04:00
RUHİ ÇİLEK

Veli Usta (Karaman) “mübadele” ile yerinden yurdundan koparılmış, doğdukları toprakları bir daha görememe bahtsızlığı yaşamış kuşağın temsilcilerinden biridir. Temsilci de derken, zannedilmesin ki bahse konu insan sayısı 3 ya da 5, yaklaşık 500.000 kişinin temsiliyetinden bahsetmekteyim, hem de her biri yekdiğerini nizamı ile. Çeşme’nin sembol isimlerinden biri olmanın yanında bir münevver, bir batılı, bir asri çınarı ve dahi tekmilen misalidir de, Veli Usta, Girit’te ailesinin ekonomik ve sosyal durumu mükemmeldir, tıpkı benzerleri gibi desek diğerlerini üzmemek adına lakin en iyi durumda olanıdır ailesi… Türkiye’ye gelince artık eski mükemmel günler geride kalır, maalesef… Veli Usta Türkçe konuşmakta da her muhacir kadar sıkıntı yaşar lakin ne zaman ki Rumlar ile bir iletişim söz konusu ise adeta tek tercüman olarak hemen ilk akla gelen kişidir. Halen oğlu Hüsnü Karaman’ın saat ve gözlük satış ve tamir işleri yaptığı yerdeki dükkâna yerleşir Veli Usta, uzun yıllar orada, mesleki bilgi ve disipline haiz vaziyette lakin yüksek esnaf ahlakı ile esnaflığa devam etmiştir. Dönemine uygun tamir işleri ilaveleri ya da değişiklikleri hep olmuştur, mesela TV’ler çıktı, o işin de sorumluluğunu uzun seneler yürütmüştür.

 

Veli Ustanın saat tamirciliği esasen mübadele ile Türkiye’ye intikalden sonra başlar. Girit’te kendilerine ait dükkânların hemen yakınında “Fanuraki” adlı bir Rum saat tamircisi vardır. Veli Usta çocukluğunda ziyadesiyle ilgisini çeken bu ustayı ve çalışmalarını sıklıkla gider dışarıdan camekândan izlermiş… Çocuklukta alaka ile oluşan bu muhteşem sevgi, mübadele sonrası hem radikal yer değiştirmenin yarattığı çaresizliğin yerele mütenasip çaresi, hem de medarı maişet arayışının kesiştiği noktada saatçiliğe dönüşür, esasen tamir bakım işleri sadece saat ile sınırlı da değildir, her türlü alet edavat tamiri de söz konusudur zaten saat kullanımı da yaygın olmaması sebebiyle tabiidir böyle olması… Hatta bir ara nedense Belediye dükkân sahiplerine tabela asma mecburiyeti getirince tabelayı yazacak muhteremin ne yazayım sorusu üzerine “saat vesaire tamiratı” yazdırmıştır, eee her şeyin tamir edildiği yerin tabelası da böyle olur kabilinden… İşte bu ahvalde Çeşme Meydan Saatinin bakım, işletme ve kalibrasyon işi ile de ilk akla gelen kişidir.

 

Çeşme Meydan Saati, İstanbul Çemberlitaş’ta soyadı “Şenipek” olan bir imalathane sahibi bir saatçinin imalatı olup, Çeşme’ye kesin kuruluş tarihi bilememekle birlikte 1950’lerin başı olması çok muhtemeldir, Veli Usta’nın oğlu Hüsnü Karaman’a anlattıklarından bunu hatırlıyoruz. İmalatçı Şenipek imalatı müteakip Çeşme’ye gelip saati monte ediyor ve bilahare de gerekecek ayar, bakım ve kalibrasyon hizmetlerinin temin ve tedariki işini Veli Ustaya devrediyor. Kuruluşu ve işletmesi Çeşme Ziraat Bankası tarafından finanse edilen, Çeşme Meydan Saati elektrikli bir motora sahip olup elektriklerin uzun süreli kesilmesi halinde saati kuran sarkacın bağlı olduğu ipin ucundaki ağırlık dibe kadar iniyor ve oraya yerleştirilen zifte yapışıp kalıyormış. Esasen zift oraya sadece tecrit malzemesi diye konmuştur lakin sonuçta maalesef mezkûr neticeye sebebiyet oluşturmaktadır. Hele ki saatin gövdesi metalden imal edilmiş olmasından mütevellit sıcak altında zift hemen yumuşar ve adeta tutkal haline dönüşür ki… Nasıl ki “guguklu saatlerdeki” ağırlığın belli zamanlarda kurulması gerekmekte iken uzun süre kurulmaz ise sarkacı kuran ağırlık taaa dibe kadar inmektedir ya, tam da öyle bir şey işte… İşletme sürecinde bir imalat hatası da tespit eder Veli Usta zamanla ve imalatçıya bir mektup yazarak durumu ve çözüm yollarını ve imalatçının mutabık olması halinde bu hatanın kısa sürede giderilebileceğini anlatır. İmalatçının iznine mukabil hata da giderilir. Hata ise “dört adet saat kadranı doğal olarak en üste ve saati çalıştıracak makine ise en alta yerleştirilmiş ve makine volan görevi gören bir mil vasıtasıyla da kadranlardaki akrep ve yelkovanı hareket ettirir vaziyettedir”, milin ağırlığı nedeniyle zamanla dönüşe bağlı oluşan atalet sebebiyle mil çalışamaz hale geliyor dolayısıyla da saat duruyor… Çözüm ise rulmanla oluşturulan bir mekanizma ilavesi ile temin edilir. Rulman marifeti, dönüşün atalet yaratmayacağı şekilde düzenlenince de artık hurdaya çıkana kadar bu kabil bir arızaya rastlanılmaz. Esasen “meydan saatleri” basit birer düzenekten ibaret olup meydan saati imal ve işletmesi de ilk başlarda “İngiliz demirciler” tarafından başlatılmıştır. Diğer taraftan dişlilerin çalışma irtibatı şimdiki bisiklet zincirlerinin bir benzeri lakin minyatürü şeklinde kurulmuştur oysaki üzerinde başka meslek erbapları çalışmış olsa çok muhtemel ki dişlilerin birbirlerine direk irtibatları ile teçhiz edilebilirdi. Peki, bir markası var mı idi sorusunun cevabı ise marka yok üzerinde sadece Ziraat Bankası yazmakta idi. Burada verilen tüm teknik ve idari bilgilerin kaynağı Veli Usta’nın küçük oğlu Hüsnü Karaman olup kendisinden farklı zamanlarda dinlenerek not edilmiştir. Yoksa ben nereden bileceğim bunları…

 

 

Nuri Ertan Abimizin Belediye Başkanlığı döneminde realize edilen “meydan düzenlemesine” kurban edilir Çeşme Meydan Saati, ne yazık ki… Şimdi nerededir onu da Allah bilir… Esasen biliniyor da… Muhtemelen şehir planlamasından hiç anlamayan, kent mobilyaları, tesisleri ve teçhizatlarından bir haber kişilerin suflesi ile de estetik bulunmayan saat derdest edilmiştir. Oysa kim nereden bilecek, nasıl anlayacak bu önemli bir karakter yapısıdır, Çeşme’nin merkezine yerleştirilmiş… Sana mı kaldı be adam “estetik mi” olup olmadığı diyeceksin, o da olmuyor işte… İşte değneksiz gezenlerin marifetleri…

 

Veli Ustanın bir de “top tamir hikâyesi vardır ki” tek kelime ile muhteşem… Ben hikâyeyi tüm detayları ile biliyorum lakin benden önce “o mükemmel anlatımı ve süslemesi” ile yine Çeşmeli büyüğümüz yazar Mehmet Culum Abimiz yazdığı için ben sadece hatırlatma kabilinden geçeceğim. Hikâyenin tamamını okumak isteyenler de Mehmet Culum Abimizin internetteki https://www.culum.com/docs/saatci.html adresine müracaat etmeliler. Problem çözmenin karşılığı, hem de çok dar ve zor dönemlerde olmasına rağmen abuk subuk bir kanun maddesine istinaden yaşananlar…

Köylü toplumunda saat özellikle de meydan saati bulunması ihtiyacı da nasıl bir ihtiyaçtır hiç anlamadım gitti… Tarla da çalışıyorsun, ki tarladaki çalışmaların dönem itibari ile de “gün doğdu gün battı” düzeninde olması hasebiyle kimin ne işine yarardı bilemedim. Esasen saat devlet adına, kamu adına çalışanların mesai saati düzenlemelerine ve “devlet dairelerinde” işi olanların ilgili daireye girmeden önce meydan saatine bakarak “aaa mesai bitmiş” ya da “aaaa halen çalışıyor olmalılar” demelerine ciddi manada yardımcı olduğu konusunda yazılar okumuş idim… Çeşme’de bu saatten önce de bir adet “Güneş saati” bulunmaktadır. Güneş saati de, Çeşme’nin ilk “Hükümet Konağı” şimdilerde ise Ertürk Feribotlarının merkez yazıhanesinin bulunduğu yer ile, ki sonradan Belediye Dükkanları diye inşa edilen sıradan bir yapıdır, Çeşme Emniyet Müdürlüğü arasındaki alandadır. Şimdilerde Güneş saatinin kaidesi maalesef Kervansaray karşısındaki süs havuzunun içinde fıskiye bazası olarak yerleştirilmiş vaziyettedir. Hani tarihimize çok önem veren abilerimiz ve siyasetçilerimiz yönetiyor ya Çeşme’mizi, biz de onları efsane diye anıyoruz ya, Allah selamet versin…

Yine Hüsnü Karaman’dan dinlediğim enteresan bir hikâye var; genellikle köylüler Cuma günleri Çeşme merkeze inerler, ihtiyaç olunan her türlü iş görülecek ve her türlü malzeme temin edilecektir. Bir gün saat tamiri için gelen birkaç köylü, saati Veli Ustaya gösterirlerken birisi saati bozuk olana seslenir; “o saati tamir ettireceğine parmağını güneşe şu şekil tut, zamanı daha iyi anlarsın”… İşte hayatın en basit hali…

  Bu yazı 1021 defa okunmuştur.
  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
  • BUGÜN ÇOK OKUNANLAR
  • BU HAFTA ÇOK OKUNANLAR
  • BU AY ÇOK OKUNANLAR
YUKARI