Bugun...
SON DAKİKA

FENERBAHÇE CUMHURİYETİ ve BEYNELMİLEL RABITALAR

 Tarih: 25-02-2024 10:18:00
RUHİ ÇİLEK

Fenerbahçe Spor Kulübü gerçek manada erişilmesi nerdeyse imkânsız gibi görünen maharet ve istidat sahibidir, nerden mi biliyoruz, hakkında yazılanlar ortada… Fenerbahçe o kadar revaçtadır ki; “Fenerbahçe horoz dövüştürse binlerce seyirci toplar” sözünün yaratılmasına sebeptir. Zaten beynelmilel kaynaklar da, bu konuda 1. sıraya Real Madrid’i, 2. sıraya Steau Bükreş’i ve 3. sıraya da Fenerbahçe’yi koyar diye biliyorum, şimdilerde alınan feyz ile icraat kabiliyetleri artan diğer kulüpler bu sıralamayı bozmuş olabilirler…

 

Dedim ya; “Fenerbahçe Cumhuriyetini” okuyorum… Şahit olduğumuz lakin hatırlamakta zorluk çektiğimiz bir dolu konu kitabın içinde yer almış… Her biri inci tanesi tadında, maşallah… Birkaç tanesini yazıp, kitabın okunmasının ne öğrenmelere vesile oluyor olduğunun altını çizmek istiyorum…

“Sahanın kenarından bir Fenerbahçeli yönetici Cemil’e bağırdı. “At kendini yere” Cemil şaşırdı. “neden” der gibi baktı. Yönetici Cemil’i yan çizgiye doğru çağırdı ve “ceza sahası içine girince, top sendeyken, kendini yere at” diye tekrarladı.

Dolmabahçe Stadı’nda UEFA Kupası’nda Fransa’nın Nice takımıyla bir kez daha karşı karşıya geliyordu Fenerbahçe…”

İlk maçta, İlk devrenin sonuna kadar gayet iyi dayanan Fenerbahçe arka arkaya yediği gollerle maçı 4 – 0 kaybeder, sıra rövanşa gelmiştir. Bakın nasıl anlatıyor yazar bu maç sonrası gelişmeleri…

“15 gün sonraki rövanş maçı için takım İstanbul’a dönerken, bir Fenerbahçe yöneticisi Macaristan’a geçti. İstanbul’daki rövanş maçını Macar hakem yönetecekti.

Dolmabahçe’de Nice karşısına çıktığında Fenerbahçe gerçekten güçlü bir onbire sahipti. Datcu, Timuçin, Niyazi, Yılmaz, Serkan, Ersoy, Ziya, Selahattin, (İbrahim), Cemil, Osman, Mustafa on biri Nice kalesini hallaç pamuğu gibi atıyor., top direklerden dönüyor, bir türlü gol olmuyordu. Macar hakemle Budapeşte’de görüşen Fenerbahçeli yönetici Cemil’i çağırarak “ceza sahası içinde kendini yere at” talimatı verdi. İki üç dakika sonra Cemil on sekiz içinde topla giderken, kendine yapılan bir müdahaleyle düştü. Hakem anında düdüğü çaldı. Penaltı Fransızların en iyi oyuncusu, takımın beyni Adams itiraz ettiği anda, kırmızı kart gördü ve oyun dışı kaldı. İlk devrenin son dakikasıydı. Osman’ın penaltı vuruşu Fenerbahçe’ye az da olsa bir ümit getirdi. İkinci devreye 1 – 0 önde başlayan sarı-lacivertliler 60. Dakikada bir penaltı daha kazandılar. Osman durumu 2 – 0 yaptı.

Ancak, bu skor ilk maçtaki farkın kapanmasına yetmedi. Macar hakemin yarattığı penaltılara rağmen Fenerbahçe elendi.”

Evet, nasıl oluyormuş, beynelmilel boyut… Beynelmilel boyutta penaltılar nasıl kazanılıyormuş… Öyle bir iki tane abuk subuk basın mensubu, hakem ve yönetici ağzı ile konuşulmaya benzemez bu işler… Kayıtlar adamın yüzüne böyle yapışır sonra maazallah… Bakın yine mezkûr kitaptan bir başka beynelmilel etki daha…

1975-76 sezonu Fenerbahçe Şampiyon Kulüpler Kupasına katılıyor, rakip Portekiz’den Benfica… İlk maç Lizbon’da oynanıyor, sonuç 7 – 0… Büyük hezimet…

“Rövanş maçı İzmir’deydi. Çünkü bir yıl önceki kupada Polonya takımı Chorzow’la İstanbul’da oynarken, sahaya seyirciler patlayıcı madde atmış, UEFA sahayı bir yıl kapatmıştı. Maç en az 200 kilometre uzaklıkta bir kentte oynanacaktı.

Benfica İzmir’e inmiş, Fenerbahçe İzmir’de kampa çekilmişti. Fenerbahçeli yöneticiler “Tur atlamamız imkânsız, ama hiç olmazsa şu ünlü Benfica’yı yenmiş olmanın tadını çıkaralım bari” diye kendi aralarında sohbeti koyulaştırıyorlar ancak bunun son derece güç olduğunu da görüyorlardı.

Benfica’yı yenmek… Allah, kim bilir ne ses getirirdi Türkiye’de ve Avrupa’da, ama nasıl? Avrupa’nın bu en büyük futbol virtüözlerinin toplandığı takımı Fenerbahçe nasıl yenecekti?

Çok muzipçe bir düşünce geldi Fenerbahçeli yöneticilerden birinin aklına. Benficalı futbolcuları iyice yormak gerekirdi. İstanbul’da ünlü Zurnik devreye girdi. Benficalı oyuncuların kaldığı Efes Oteli’ne Zurnik İstanbul’dan iki üç tane çok güzel kadın getirdi. Benficalı yöneticiler İzmir’de ve dolaylarındaki tarihi eserleri gezerken, Benficalı futbolcular otelden dışarı adım atmadı. Zurnik’in getirdiği kadınlar Benficalı futbolcuların odalarına dağıldı.

Ertesi gün sahada Benficalı süper yıldızlar ne koşuyor ne de canları topa vurmak istiyordu. Çoğu maçın bir an önce bitmesini istiyor, yorgunluktan ayakta zor duruyordu.

Doksan dakika bittiğinde Fenerbahçe rüyasına kavuşuyordu. Engin’in son dakika attığı golle Fenerbahçe, Benfica karşısında 1 – 0 galip geldi. Tur atlamayı zaten kimse aklından bile geçirmiyordu ama Fenerbahçe koskoca Avrupa şampiyonunu kendi sahasında devirmişti. Yorgunluğun dışında zaten 7 – 0’lık avantajı ilk maçta yakalamış olmanın rahatlığı da Benficalı futbolcuları etkilemiş, kendilerini fazla sıkmadan doksan dakikanın sonunu beklemişlerdi.”

Bir ara da yine vakit kalırsa, Türkiye boyutuna yönelik mühim ve fecaat bir hikâyeye değineceğim… Hani Muhsin Batur Fenerbahçeli ya, Hava Kuvvetlerinin uçaklarını ve personelini nasıl Fenerbahçe için kullandığını detayları ile yazacağım… Malumunuzdur, futbolcu sözleşmesi yapılmasının son günüdür hatta saatleridir, fakat Ankara’daki futbolcunun belgesi Urfa’dan getirilmesi gerekir… Peki, yetiştirilebilir mi, şüphesiz yetiştiriliyor hatta… Saat 10.30’da öğrenilen bu durum saat 17.00’e kadar nasıl ikmal edilir, işte Fenerbahçe Cumhuriyeti mensubu iseniz, akan sular duruyor… Tafsilat yakında diyelim…

Aaaa tüm bu olan biteni Fenerbahçeliler nereden öğrendiler, elbette batıdan, tüm melanetlerin müsebbibi batı idi şüphesiz, yoksa bunlar popolarından uydurmadılar ya girişim şekillerini… Peki, bu anlattıklarımdan bu kabil futbol dışı işleri sadece Fenerbahçelilerin mi yaptığını söylemek istiyorum, şüphesiz hayır… Tencere dibin kara seninki benden kara, durumudur bu maalesef… Lakin Fenerbahçe bu kabil futbol dışı işlerin tekrarcısı ya da mucidi olarak tarihteki yerini alır iken rakipleri de gözlerini kırpmadan geride kalmamak adına her türlü fedakârlığı göstermişlerdir. Yani futbol artık maalesef toptan çok kirlenmiş durumda gibi… Ayrıca, ben mezkûr kitabın yanlış ya da yalanlarını tekrarlıyorum, kimse bana kızmasın ve darılmasın… Kitabın maddi hataları yok mu, maalesef var… Mesela, eski Genelkurmay Başkanlarından Işık Koşaner Paşanın Fenerbahçeli olduğunu yazmışlar lakin paşanın yakınlarından behemehâl düzeltme geldi, Paşanın Galatasaraylı olduğuna dair… Mesela, Nice maçı için Fenerbahçe kadrosunu verir iken saydığı isimlerin içinde Fenerbahçe’nin 2 golünü atan Osman Arpacıoğlu’nun adını yazmayı unutmuşlar, gibi gibi… Birileri çıkar da, tamam sen kitapta yazılanları tekrarlıyorsun, ben o kitabın yalancısıyım diyorsun, zaten kitap da külliyen yalan derse de, bilemem ve itiraz da etmem… İşte; “ben mi diyorum, kitap diyor” tespiti…

 
  Bu yazı 392 defa okunmuştur.
  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
  • BUGÜN ÇOK OKUNANLAR
  • BU HAFTA ÇOK OKUNANLAR
  • BU AY ÇOK OKUNANLAR
YUKARI