Bugun...
SON DAKİKA

FUTBOLUN YÜZAKI GÜZELLİKLERİ

 Tarih: 17-01-2024 10:50:00
RUHİ ÇİLEK

FKÖ (Filistin Kurtuluş Örgütü) benim hayatıma hatırladığım kadarı ile Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının mücadelesinin yaygın duyulmaya başlaması ile girmiş idi. Zaten bunları da anlayabilecek yaşa henüz ulaşmış idik. İngiltere’nin itici, Osmanlı’nın da Abdülhamit döneminde avene rolü üstlenmesi ile başlayan, Filistin’de “Büyük İsrail” rüyası ile yatıp kalkanların rüyası gerçekleşiyordu artık ve bugün halen de genişleyen sınırları ile bölgede tam bir istikrarsızlık ve huzursuzluk kaynağıdır, İsrail. Bölgenin ABD’den mülhem politikalarının koçbaşıdır, ABD’nin denetimli serbestliğine haiz Arap ülkelerinin de zımni desteği ile “köpeksiz köyde değneksiz gezmektedir” adeta. Diğer taraftan kendilerinden olan ve kardeşlerinden oluşan FKÖ hareketini de bir türlü içselleştiremeyen Arap dünyası mezkûr hareketi oradan oraya sürgün etmektedir. Bir taraftan sürgünlerin etkisi ile niteliğinden kayıplar yaşayan FKÖ, diğer taraftan da yanıp durduğu bağımsız devletine kavuşabilme uğruna taviz vermekten geri durmuyordu. Bugün gelinen noktada maalesef Filistin geleceği üzerinde “Müslüman Kardeşler Örgütü” ipoteği söz konusudur. Artık o, kendi meşreplerince “dünyayı güzel kılma” arayışında bulunan, toplumsal her türlü katman ve rengi kendi özgün örgütlerinde bulan ve bir üst çatı olarak da FKÖ’nün bileşenlerini oluşturan nüvelerden eser yoktur gayri…

Yıl 1982, Ortadoğu (ya da bazılarına göre dünyanın coğrafi merkezi) kaynamaktadır, İran, Türkiye, Pakistan ABD’nin çocukları tarafından direk ya da endirek darbelerle zapturapt altına alınmıştır. İsrail yoğun teknolojik ve siyasi destek ile Filistin davasının direniş destanı FKÖ’ye saldırmış, büyük bir direniş ile karşılanmış, yıllarca süren amansız bir savaş yürütülmekteydi durmaksızın. Ortadoğu’nun mozaik etnik ve dini yapısı kendi dünya görüş ve analizlerine uygun olarak farklı farklı gruplar adı altında bir araya gelmeleri ile ciddi teşkilatlanmalar oluşturdular. FKÖ çatısı altında, sosyalist temsilcilerden ılımlı ve namuslu Müslümanlara kadar bir araya gelen oluşumlar, var olan mücadeleyi bir üst safhaya taşıyarak daha örgütlü mücadele yürütmeye başlayınca, topraklarını ABD güdümlü yerel otoriteler tarafından terk etmeye zorlandılar. Bir taraftan İsrail ile yürütülen var olma savaşı sürerken diğer taraftan ABD destekli hem Ürdün hem Lübnan yerel otoriteleri tarafından ciddi tehdit ve tenkillere uğratılmaktadırlar. Evet, konumuz aslında FKÖ tarihi anlatma değil ama direnişlerini, bağımsızlık mücadelelerini ve topraklarını, vatanlarını koruma derdindeki Filistinlilere dünyanın reva gördüğü muameleyi ve Filistin’in haklı direnişinin desteklenmesinin kutsiyetinin tespiti açısından böylesi bir girizgâh kaçınılmaz idi. Sonuç itibari ile 1982 yılında FKÖ, tüm karşıtları tarafından sıkıştırılınca, başında Cumhurbaşkanı Habib Burgiba’nın bulunduğu esasen de İsrail’e karşı ılımlı politika izlemesi ile bilinen Tunus’u sürgün yeri olarak kabul etmiştir. Evet çok uzun mücadele dönemi ve üyelerinin ve halklarının sık sık katliamlara maruz kalması ile gündeme gelen FKÖ ve meslektaşımız olan son gerilla denebilecek Yaser Arafat için daha fazlasını aktarmayı konunun uzmanlarına bırakıp devam edeyim.

Evet, geçenlerde futbol dünyasının önemli golcüsü İtalyan Paulo Rossi’nin vefat haberini okuyunca birden aklıma neler geldi neler. Bir kısmının maalesef çok büyük bir kitle tarafından bilinmediğine, hatırlanmadığına üzülerek tanıklık ettim.  Oysa Paulo bir futbolcu olarak hayatın kendisini her renge boyamasına tanıklık ederek yaşar, adı şikeye ve bahis oyunlarına karışır, futboldan men cezası alır, cezası biter bitmez milli takıma çağrılır, gol kralı olur, altın ayak (golden boot), altın top (golden ball) ödülünü alır, ki bu üçlü başarısı halen egale bile edilememiştir. Kamuoyu cinsel tercihleri konusunda fazlaca meşgul olur, lakin kimse onun dünyadaki ezilen uluslara özellikle de Filistinlilere verdiği desteğe değinmez ya da değinmek istemez. Rossi, biliyorsunuz bir dışlanmış ve vebalı muamelesi gören bir grubun gayri resmi taraftarıdır.

Dünya kupası maçlarının bir bölümünü, ezilenlerin ve sömürülenlerin mücadelesinin bir parçası olarak bulunduğum cezaevinde, oranın şartlarında seyretmiş birisi olarak, tam manası ile olmasa bile an itibari ile Filistin Halkına verdiği desteği bildiğimizden gönlümüz “Forza İtalya”dan yana idi… Panzerlerden yana olmak zaten bize uygun da düşmezdi, panzer hızlı işgalin, sorgusuz sualsiz katliamların sembolü olarak hep karşısında olduğumuz ve olacağımız bir durumdur. İlaveten mezkûr dünya kupası finallerinde Almanya ve Avusturya milli takımlarının birlikte bir üst tura çıkabilmeleri için alenen yaptıkları hatır şikesi futbol tarihinin kara lekelerinden birini de oluşturmuştur. Gerçi Almanya futbolunun da içinde yaşanılan süreçlere mütenasip yeterince duyarlı ve ilgili şahsiyetler bulunmuştur ama kurumsal temsiliyet açısından birer panzer olmanın ötesine geçememişlerdir. Paulo Rossi önderliğinde, milli takımdan arkadaşı başta Graziani olmak üzere, bir grup futbolcu, Filistin’e desteklerini göstermek adına aralarında para toplarlar ve “Beytüllahim” de bir futbol sahası ve spor tesisi yapımı için bağışlarlar. Bu önemli bir şey midir diyenler olabilir… Ne varmış bu anlattıklarında diye itiraz eden birkaç müptezelin olma ihtimaline karşın hemen söyleyeyim, öyle kolay değildir İtalya gibi, öncüllerinin Mussolini, ardıllarının Berlosconi olduğu bir toplumda müesses nizama aykırı davranmak üstüne üstlük dünya Hiristiyan aleminin ve Katolik dünyasının başkenti sayılan coğrafyada…

1982 Dünya kupasını kazanan efsane İtalya Milli Futbol Takımı hala futbolseverlerin hatıralarındadır zannederim. Zoff, Tardelli, Scirea, Cabrini, Gentile, Antognoni, Graziani ve Rossi başta olmak üzere efsane kadro… Ve dünya kupası kazanılır ve hiç de umulmayan bir anda umulmadık bir şekilde, İtalya Futbol Federasyonu Başkanı kazanılan kupayı ve zaferi, katliamlara maruz kalarak sürgüne gönderilen FKÖ’nün temsil ettiği Filistin halkına adarlar. Evet, Kupa dönemin “direnişin kabesi” kabul edilen Filistin Kurtuluş Örgütü nezdinde Filistin halkına ithaf edilmiş olup ayrıca bir sürede tutulması için kendilerine verilmiştir. Düşünebiliyor musunuz nasıl bir prestij paylaşımıdır. Üstelik futbolun, İtalya gibi siyasi koşulların hem de NATO’nun gizli ordusu “Gladio”nun fazlaca etkili olduğu arenada siyasi aktörlerin meşru bir faaliyeti olarak, taaa Mussolini’den, Katolik kuruluşlara kadar toplumun en ücra köşelerine kadar sirayet ettiği bir noktada iken. Bu da mı “ne var bunda” denilecek bir şeydir. Diyen varsa da kendi bileceği bir şey…

1982 Dünya Kupası şampiyonları zaferlerini Filistin Halkına ve onun dönem itibari ile yasal temsilcisi FKÖ’ye adadıklarında, sonsuza dek Filistinlilerin kalbini kazandılar… Sadece Filistinlilerin mi, bizim de hatta bizim gibilerin de, dahası da bizim gibi olmaya özenenlerin de…

 

  Bu yazı 530 defa okunmuştur.
  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
  • BUGÜN ÇOK OKUNANLAR
  • BU HAFTA ÇOK OKUNANLAR
  • BU AY ÇOK OKUNANLAR
YUKARI