Bugun...
SON DAKİKA

OLMADI DOKTOR OLMADI!

 Tarih: 25-04-2024 08:23:00
YAŞAR EYİCE

*- BÜYÜYEN DÜŞMAN!

 

Her yıl 22 Nisan, Toprak Ana Günü olarak kutlanıyor.

Toprak Ana’nın kontrolsüzce büyüyen düşmanı ise ‘Hızlı moda!’

Benim gibi ilk kez duyanlar da olmuştur.

Doğanın tahribatının engellenmesi mesajı verilen bu özel günde son yıllarda daha sık gündeme gelen bir konu var:

‘Hızlı modanın çevreye zararı!’

Uzmanlar, giyim sektörünün çevresel etkisinin kontrol altına alınması için hükümetlere çağrı yapıyor.

 

*- ZARARLARI ÇOK FAZLA

 

Hızlı moda, moda endüstrisinin hızlı üretim ve tüketim temelli bir iş modeli olarak tanımlanır.

Bu akım, popüler olan giyim ürünlerinin dönemsel trendlere bağlı olarak ihtiyaç gözetmeksizin sunulması ve tüketiciler tarafından bu doğrultuda satın alınması anlamına gelir.

Ancak hızlı moda, beraberinde bazı zararları getirir.

İşte hızlı modanın zararları:

1. Zararlı Kimyasallar: Daha ucuza üretim yapmak için zararlı tekstil boyalarının kullanılması.

2. Ham Madde Seçimi: Genellikle polyester gibi malzemelerin tercih edilmesi.

3. Su ve İlaç Kullanımı: Geleneksel pamuğun üretimi için gereken su ve böcek ilaçları.

4. Deniz Kirliliği: Atık maddelerin denizlere dökülmesi ve besin zinciri yoluyla canlılara tehdit oluşturması.

5. Fosil Yakıtların Etkisi: Üretimde kullanılan fosil yakıtların küresel ısınmaya katkısı…

Kullanılan suyun, yani kaybın kazançtan çok fazla olduğunu birkaç yıl önce yazdığımı anımsıyorum.

Yani ‘sanayici kazanıyor!’ ama geleceğimizi de tehlikeye atıyor.

Su hayattır..

Su servettir…

Ama bu canlılar için…

Diyeceksiniz ‘sanayici canlı değil mi?’

İşte bunlar için, vahşi kapitalizmin çarklarından istifade eden, ‘sülükler’ dersek yanlış olur mu?

Hep sorarım;

‘Merdiven altı!’ adı verilen, ürünleri kim üretiyor?

Sıradan vatandaşlar mı, anlı şanlı bazı, para hırsı ile yoğrulan sanayiciler mi?

 

*- BÜYÜK SORUN

 

Ayrıca, hızlı moda üretim süreçlerinde işçilerin düşük ücretlerle ve insan haklarına uymayan şartlarda çalıştırılması da büyük bir sorundur.

Bu nedenle, sürdürülebilir moda ve yavaş moda gibi alternatif yaklaşımların önemi giderek artmaktadır.

Sendikalar ve insan hakları savunucuları ile çevrecilere bu konuda mücadelede büyük iş düşüyor.

Bize düzgün iş insanları, sanayiciler, işverenler, girişimciler lazım…

Şimdi de bu konuya bir giriş yapayım;

 

*- HEDEFİNİZİ ENGELLEYENLER

 

Londra’da önemli bir firmanın üst yöneticisi, aynı zamanda başarılı bir girişimci olan İzmirli Karcan Yayöz, bir gencimizle konuşurken ona ’Sizi hedeflerinize ve hayallerinize ulaşmaktan alıkoyan hangi engeller var?‘ diye sordu…

Ama önce şu açıklamayı yaptı:

‘Türkiye coğrafyasına uygun olarak tarım ve hayvancılık yapıldığı takdirde, komşu ülkelerin petrol gelirinden fazla gelir elde edilebilir bir ülkedir…’

Ama ‘çobanlarımız bile Afganistan’dan, işçilerimiz, çiftçilerimiz Suriye’den!’ dersek durumumuzu bir parça olsun özetleriz sanırım.

 

*- HAYALLERİ YIKANLAR

 

Sokak röportajlarında da rastlıyorsunuzdur, benzer soru ve söyleşilere, konuşmalara…

Gençlerimizin hayallerini yıkan başlıca nedenler, söylediklerine göre; ‘Ekonomik şartlar!’ yani ‘Para!’

Bu sorunu çözdükleri takdirde, önlerine, ‘Sürprizlerden korkma!’ geliyor.

Paralel olarak ‘motivasyonsuzluk’ çıkıyor.

Karcan Yöyöz’in gençler üzerinde yaptığı anket ve araştırmada şu gerçek de su yüzüne çıkıyor:

‘Erteleme huyu ve hedef koyamamak!’

Bunlar zaten hepimizin başının derdi…

Hep ‘Pazartesi başlayacağım!’ deriz…

Ama çıkmaz ayın Çarşambası gibi bu ‘pazartesi’ bir türlü gelmez, bize de uğramaz…

Şöyle diyenler var:

‘Negatif bir insan değilim ama gerçekler hayal veya hedef kurdurmayacak kadar acı!’

Şunları da ekleyelim:

‘Arada gelen atalet duygusu’ ve ‘Belirgin bir yaştan sonra, alışılmışlığın dışına çıkmanın verdiği bilinmezlik kaygısı ve sürprizlerden korkma!’

Dikkatli okuyucum fark etmiştir, hep girişimcilerin önlerine ‘Sürpriz’ korkusu, duygusu çıkıyor. Çünkü kendilerine yol gösteren, güvenli insanlar bu ‘Sürpriz’leri değişik açılar ve örneklerle söylerler.

Bence bu yol göstermeden çok korku salmaktır.

Korkunun ecele faydası yoktur, derler…

Benzer çok özle sözler vardır.

Sanki bunlar iyilik deığil, korku aşılamak içindir.

Belki de rakip istemeyenlerin uydurmalarıdır.

Çünkü içimizde kıskançlık, fesatlık, çekememezlik gibi duygular hep kabarık şekilde bekler.

 

*- FARKLILIK GÖSTERİR

 

Anlaşıldığı gibi hedeflere ulaşmanın, önündeki engeller, bireylere göre büyük farklılıklar gösterebilir.

Kaynak eksikliği, başarısızlık korkusu, dış engeller ve hatta kendinden şüphe duyma gibi!...

Ama uzmanlara, Karcan Yayöz’e göre, bu engelleri belirlemek ve ele almak ilerleme kaydetmenin yoludur.

Gençler mutlaka ve mutlaka, zaman geçirmeden hedeflerini belirlemeli ve buna göre yollarını çizmelidir.

 

*- KESİNLİKLE DOĞRU

 

Konuyu özetlemek ve irdelemek gerekirse;

Para birçok insan için hedeflerine ve hayallerine ulaşmada kesinlikle önemli bir engel olabilir.

Eğitime, fırsatlara, kaynaklara ve hatta temel ihtiyaçlara erişimi etkileyebilir.

Finansmanı etkili bir şekilde yönetmenin yollarını bulmak veya alternatif finansman kaynakları aramak bu engelin aşılmasına yardımcı olabilir.

 

*- ENGEL OLABİLİR

 

Kendinden şüphe duymak veya güven eksikliği kesinlikle bir engel olabilir.

Kendinizle ilgili olumsuz algıların üstesinden gelmek ve öz bakım, olumlu onaylamalar, ulaşılabilir hedefler belirleme ve başkalarından destek arama yoluyla, kendinize olan inancınızı geliştirmek, bu engelin aşılmasına yardımcı olabilir.

 

*- ÇOK ÖNEMLİ

 

Motivasyon hedeflere ulaşmak için çok önemlidir.

Size ilham veren ve sizi harekete geçiren şeyleri bulmak, net hedefler belirlemek, görevleri daha küçük adımlara bölmek ve yol boyunca ilerlemeyi kutlamak, motivasyon seviyelerini korumanıza yardımcı olabilir.

Ek olarak; kendinizi destekleyici insanlarla çevrelemek ve hedeflerinize ulaşma nedenlerinizi yeniden gözden geçirmek, motivasyonunuz azaldığında yeniden alevlendirebilir.

 

*- SAYGILARIYLA

 

Yazıma ‘Toprak Ana’ ve ‘Hızlı Moda!’ ile başladım, sözü ‘genç girişimciye’ kadar getirdim.

Önemli tiyoları vermeye çalıştım.

Bu anlattıklarım, sözlerim siyasete soyunanlara kadar herkes için geçerlidir.

Ama hayatın gerçekleri de vardır:

Örneğin;

Okul kantinlerinde öğrenciler bir tostu en ucuzundan 35 liraya yerken, Meclis lokantasında kuzu pirzola 28 lira…

Ne diyelim;

‘İyi dersler çocuklar!’

Remzi Pişir Bey de şunu yazmış:

‘Bir vatandaş olarak, milletvekili emekli maaşlarının kaldırılmasını talep ediyorum.

Çünkü daha önceki asıl mesleklerinden ya emekliler, ya da emekli olacaklar.

Halkın ödediği vergileri çarçur etmeye hiç gerek yok!

Saygılarımla!...’

Bir atasözü der ki;

‘Hele şu toz duman bi dağılsın, bindiğin at mı, eşek mi anlarsın!’

 

* - BİLMEM ANLATABİLDİM Mİ?

 

Bu arada aklım almıyor!

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr.Cemil Tugay, göreve başlamasının ardından sürdürdüğü nezaket ziyaretlerini hiç aksatmıyor.

Kimlere gidiyor, kimlere?

Atanmış ya da tayin edilmişlere…

Yani maaşlarını bizlerin ödediklerine…

Bornova Belediye Başkanı Dr Mustafa İduğ da aynı hataya düşmüştü.

Daha seçilmesinin hemen arkasından ‘Şimdi onlara gidiyorsun, yarın seçimlerde de sen gidersin!’ demiştim.

Birilerine güvenmişti…

Birilerine güvenenlere hep ‘Güvendiğin dağlara kar yağar!’ diye ata sözünü anımsatıyorum…

6 Milyon İzmirlinin başkanı olmuşsun, farkında değilsin…

Önce onlar tebrik ziyaretine gelecek daha sonra, o da hemen değil, halkın ayağına gittikten sonra, zaman bulabilirsen iade ziyaretini yaparsın.

Hadi sen bilmiyorsun, Özgür Özel’in verdiği söz ile aday yapıldın…

Siyasetin önemli isimleri ile istişare etmiyor musun?

Güvenilir isimler var…

Neyse şimdilik bu kadar….

Ha sahi, Türkiye’nin ilk ve tek Belediyeye ait ‘Eşrefpaşa Hastanesi’nin yenilenen, depreme dayanıklı hale getirilen binalarının inşaatı yeni başkan DR. Cemil Tugay tarafından durduruldu…

Ben, bu önemli hizmetin durdurulmasını hayretle karşılıyorum.

Olur mu?

Ben söyleyeyim:

Belediyeye ait yüzlerce araç var.

Bunlar sürekli çalışıyor.

Şoförler ya da müdürler şefler bir saat binmeseler, motorları çalışmasa büyük kazanç kalır belediyeye…

Bilmem anlatabildim mi?

 

 

 

 

  Bu yazı 838 defa okunmuştur.
  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
  • BUGÜN ÇOK OKUNANLAR
  • BU HAFTA ÇOK OKUNANLAR
  • BU AY ÇOK OKUNANLAR
YUKARI