Bugun...
SON DAKİKA

YASSIADA DENİLİNCE AKLIMA GELİYOR

 Tarih: 27-03-2024 10:15:00
YAŞAR EYİCE

*- KARARSIZIM

 

Bazen kararsız oluyorum.

Birkaç gündür aklımdan çıkmadığı için.

27 Mart Çarşamba günü, TÜRSAB’dan ‘Turizm Yüzyılı’ iftarı veriliyor.

Gönderilen davette, ‘Turizm Yüzyılı’ projesiyle sektöre perspektif sunan Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB), Ramazan ayının manevi atmosferinde bir araya gelmek, birlik ve beraberliğimizi güçlendirmek amacıyla özel bir iftar yemeği düzenliyor.

TÜRSAB Başkanı Firuz Bağlıkaya’nın ev sahipliğinde gerçekleştirilecek iftar yemeğimizde siz değerli basın mensubumuzu da aramızda görmekten mutluluk duyar, iyi çalışmalar dileriz’ deniliyor.

Programı inceledim:

Saat 17:30’da Kabataş İskelesi’nden Kalkış olacak saat 1030’da ise ‘Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nda iftar verilecek.

Niyetli olmadığım, yani sağlık sorunları nedeniyle oruç tutamadığım için birkaç yıldır hiçbir davete gitmediğim gibi iftar programlarına da katılmıyorum.

Çünkü; bir çok kişinin görüntü için katılım yaptığını biliyorum…

Bunu kabullenemiyorum…

Aynı durum cenazelerde de ortaya çıkıyor.

Ünlü yani tanınmış birinin veya önemli bir iş insanının ya da yakının cenazelerinde, nasıl Reis’in yanında görünmek için siyasiler birbirlerini iteliyorlar, kendilerine yer açmaya çalışıyorlarsa aynı görüntüleri görüyoruz.

Ama bir zamanlar önünde iki büklüm olmak için sıraya girenler, pozisyonu emeklilikten ya da başka nedenlerle ayrılanların, bu dünyadan elveda dedikleri zaman nasıl yalnız kaldıklarına da tanığım…

Hatta geçenlerde TSYD Genel Başkanı çalışkan ve üretken insan Oğuz Tongsir önceki spor yazarı başkanlarından birinin cenaze törenindeki ilgisizliğe feryat ederek duyurmuştu.

Hepimiz tanığız bu tür ilgili ve ilgisiz törenlere ve insancıklara…

 

*-

 

TÜRSAB’ın bu özel davetinde dikkatimi çeken, ‘Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nda iftar yemeğinin verilmesi…

Bu zamana kadar hiç kimseden ‘Demokrasi ve Özgürlük Adası’na gidelim’ önerisini duymadım.

İzmirli olduğum için cahilliğime verin…

Merak ettim araştırdım:

‘Demokrasi ve Özgürlük Adası ya da bilinen adıyla Yassıada, Marmara Denizi'nde İstanbul'a yakın küçük bir adadır.

Biri sivri, diğeri yassı görünümlü olan, birbirine yakın iki metruk adadan yassı olanıdır.

Eni 185, boyu 740 metre, yüzölçümü 18.3 hektar olan adanın arazisi düzdür, ancak sahilleri genellikle denize dik olarak iner.’ Bilgisine kavuştum.

Yassıada’yı gençlerin bir kısmı hariç bilmeyen yoktur.

Meğer;

27 Mayıs 2020 tarihinde açılışı gerçekleşen ve Türk tarihi için önemli bir yere sahip olan Demokrasi ve Özgürlükler adası İstanbullular için yeni bir cazibe merkezi olarak ön plana çıkıyormuş…

Tabii belli, daha doğrusu biraz fazla geliri olanlar için…

‘Uzun bir süre izole bir halde kalan ve yapılan restorasyon çalışmaları sonrasında bugünkü halini alan adanın artık turistik bir cazibe merkezi olduğunu vurgulamak gerekir.’ Diyor turizmciler.

Ben 27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra Yassıada’da spor muhabirliği yaptığım Demokrat İzmir Gazetesi’nin da yakıldığı ve taşlandığı davasının da görüldüğünü ve kapı görevlisi rahmetli Cemal ağabeyin de tanıklığını yapıldığını biliyorum.

Bir de büyüğümüz Demokrat Parti’nin önemli isimlerinden Senatör Beliğ Beler’in anlattıklarından…

Beliğ Beler de Yassıada’da yatanlardan…

Şimdiki turist olarak bedeli karşılığı yatanlardan değil, cezaevinde kalanlardan…

Adada;

Demokrasi ve Özgürlükler Müzesi, Yerine Ulaşamayan Mektuplar Anıtı, Fatin Rüştü Zorlu Camisi, Kongre Oteli, Demokrasi Feneri, Karanlıktan Aydınlığa Açıkhava Sergisi, Adnan Menderes Kongre Merkezi, Hasan Polatkan Spor Salonu ve 27 Mayıs Müzesi, Demokrasi Meydanı bulunuyor.

Burayı bir daha gezme ve gitme imkanı bulacağımı sanmıyorum.

Yeri gelmişken anımsatayım:

İdam edilen üç kişiden biri olan Fatin Rüştü Zorlu’nun adını taşıyan torunu İngiltere’de yüksek tahsilini yaparken, tatilini Ege’de geçirdi.

Bodrum dönüşü Aydın’ın ortaklar beldesi ile Germencik ilçesi arasında birlikte tatil yaptığı önemli bir uluslararası yapı şirketi Yönetim Kurulu Başkanı’nın oğlu ile kaza yaptı.

Motorsikletli bir köy imamını ezdiler, cezaevine girdiler.

Germencik’de anımsadığım kadarıyla yerel gazeteci Mehmet Ali Balıkçı vardı.

İstanbul’dan aradılar ve hemen olay yerine gitmem, yaptığım yardım ve desteklerden dolayı sonradan özel teşekkür eden Fatin’in annesi aradı.

Gittim…

İmamın ailesinin perişan haline gördüm.

Başsağlığı dileklerini iletirken, kendilerine her türlü maddi ve manevi desteğin sağlanacağını, acılarına ortak olunduğunu anlattım.

Anadolu’da geçerli ‘Kan parasının’ da, ailenin düşündüğünün beş katı olacağı garantisini verdim.

Hemen bir gün sonra İstanbul’da uçakla İzmir’e gelen üç avukat, yanlarında bir çanta parayı da getirdiler, benim tanıklığımda aileye teslim edildi.

İşin özeti böyle…

‘Nereden nereye?’ derler ya işte öyle…

İnsanın başına aklının ucundan bile geçmeyen olaylar da yaşantısında oluyor…

İşin derinlemesine girmeden bir davetin anımsattıklarını yazmaya çalıştım.

Şimdi siz beni kendi yerinize koyun;

Bu davete gitmeli miyim, gitmemeli mi?

Bizim yani Egeli turizmcilerden önemli bölümünün TURSAB’ yönetimlerine uzun süredir pek olumlu bakmıyorlardı.

Ama şimdi birçok haksızlıkların önüne geçildiği için olumlu bir hava estiğini düşünüyorum…

Az sonra milli maçımız başlayacak, bu nedenle konuyu kapatıyorum…

 

 

 

  Bu yazı 682 defa okunmuştur.
  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
  • BUGÜN ÇOK OKUNANLAR
  • BU HAFTA ÇOK OKUNANLAR
  • BU AY ÇOK OKUNANLAR
YUKARI