Bugun...
SON DAKİKA

SANKİ KENDİSİ YEMİYOR

 Tarih: 15-04-2024 08:28:00
YAŞAR EYİCE

*- KEDİCİK ve İSTAKOZ

 

Bu güzel günde, ‘Yürekleri ısıtan’ can kurtarmadan söz etmek istiyorum.

İzmir Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkanlığı ekipleri, Gaziemir'deki bir ev yangınına müdahale ederken yürekleri ısıtan anlar yaşandı.

Dumandan etkilenen ve kalbi duran kediye kalp masajı yapan itfaiye erleri, onu yeniden hayata döndürdü.

Bir diğer kurtarma operasyonu da Konak'ta yapıldı.

Tel örgülerin arasına sıkışan kirpiye su içiren ekipler, daha sonra telleri keserek hayvanın özgürlüğüne kavuşmasını sağladı.

İtfaiye ekipleri, Gaziemir ilçesinde, bir apartmanın üçüncü katında çıkan yangına müdahale ederken, ev sahibi içeride kedisinin kaldığını söyledi. İzmir İtfaiyesi, bir yandan yangını kontrol altına almak için çabalarken, diğer taraftan kediyi aramaya başladı.

Kediyi bulduklarında kalbinin durduğunu fark eden itfaiye erleri, onu hayata döndürmek için dakikalarca kalp masajı yaptı.

Ekipler, kedinin kendine gelmesiyle büyük bir sevinç yaşadı.

Kediye temiz hava solunum cihazıyla hava veren ve su içiren ekipler, daha sonra hayvanı sahibine teslim etti. Veteriner hekime götürülen kedinin sağlık durumunun iyi olduğu öğrenildi.

Bir diğer kurtarma operasyonu da Konak Güzelyalı’da yapıldı.

İhbar üzerine 40. Sokak’ta tel örgüler arasında sıkışan bir kirpinin imdadına itfaiye personeli yetişti.

Ekipler, sıkıştığı için hareket edemeyen kirpiye önce su içirdi, ardından telleri keserek hayvanın yeniden özgürlüğüne kavuşmasını sağladı.

Bu can kurtarmaların ne kadar önemli olduklarına yürekten inanıyorum.

Urla’da dört baş ay önce yaşadığım olayda, anaç bir kirpinin, estetik bir çuvalı ısırdığında kapana sıkışmış gibi kaldığını ve bu şekilde cansız bedenini gördüğüm göz yaşartan görüntüyü hala unutamıyorum.

Kim bilir bu kirpi ne kadar zaman kendini kurtaracak birilerini beklerken, ailesini de düşünüyordu?

Ya sokaklardaki, tarlalardaki, denizlerdeki kısaca her yerdeki naylon atıkları?

Kedinin ve kirpinin kurtarılışları, güzel ‘Pembe’ denilen cinsten haberler.

Hep sahtekârlar, dolandırıcılar, namussuzlardan söz edecek değiliz ya!

Ya da ‘para babaları’ olarak bilinen sonradan görme, zenginlerin ‘Ne kadar hayırsever!’ olduklarından…

 

*- ‘AÇ TÜRKLER!’ PAYLAŞIMI

İzmir Milletvekili Şebnem Bursalı'nın ıstakoz paylaşımının ardından AKP'nin eski vekili ve 31 Mart'ta Çankırı adayı Hüseyin Filiz'den de Maldivler paylaşımı gelmişti.

AKP'lilerin tepki çeken paylaşımlarına bir yenisi daha eklendi.

AKP'li eski başkan Ekrem Yavaş, önce 'Aç Türkler' paylaşımı yaptı, tepki yağınca sildi.

AKP'li vekillerin lüks yaşamlarına tepki yağarken, bir başka AKP’li ismin de seçmenlere “Çekilin aç Türkler tatilden dönüyor” diyerek hakaret ettiği ortaya çıktı.

Balıkesir’in Sındırgı ilçesinin önceki dönem belediye başkanı olan AKP’li Ekrem Yavaş, sosyal medya hesabından bayram tatili dönüşü yollarda oluşan yoğunluğu gösteren bir fotoğraf paylaştı ve “Çekilin aç Türkler tatilden dönüyor” diye yazdı.

 

*- HANGİ KÖYDEN?

 

Bu arada belirteyim, ‘İzmirli’ diye tanıtılan, AKP’nin İzmir Milletvekili ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı Av, Hamza Dağ memleketi olarak belirtilen Sındırgı’nın bir dağ köyünde Bayram tatilini geçirdi.

Münisa’nın Demirci ilçesindeki İmam Hatip Lisesi’ni bitirdikten sonra İzmir’de Hukuk Fakültesine giden İzmirli (!) avukat Hamza Dağ için Manisa’nın Demirci ilçesine bağlı bir köylü olduğunu belirtenler de vardı.

Neyse doğrusunu, Manisa ya da Balıkesir’in hangi köyünden olduğunu kendisinden öğreniriz.

Şimdi çok konuşulan iki olayı da özetleyeyim:

 

*- ISTAKOZ ZİYAFETİNİ PAYLAŞTI

 

Kendisi de çok iyi bilir!

Görmezden, duymazdan gelemeyiz!

Meslektaşım, yıllarca birlikte çalıştığım AKP İzmir Milletvekili Şebnem Bursalı'nın 'Monaco Yat Kulübü'nde yediği ıstakozu paylaşmasına tepki büyüyor.

AKP İzmir Milletvekili ve Dijital Mecralar Komisyonu Üyesi Şebnem Bursalı, sosyal medya hesabından, Monaco Yat Kulübü'nde yediği ıstakozun fotoğrafını paylaştı.

Ne mi oldu?

Bursalı'nın paylaşımı enflasyonla boğuşan vatandaşların tepkisine neden olurken İzmir milletvekiline bir tepki de kendi partisinden geldi.

AKP MKYK Üyesi Mücahit Birinci yaptığı paylaşımda, "Herkes kendine gelsin! Ya da bu partiden defolup gitsin!

Yeter!

Milletimiz geçim sıkıntısındayken, millet çareler ararken, devletimiz dişini tırnağına takmış ekonomiyi düzeltmeye çalışırken, siz gidip Monaco'da ıstakoz yiyemezsiniz, hadi yediniz bunu paylaşamazsınız!" ifadelerini kullandı.

 

*- YAPMA BİRİNCİ ‘DİN KARDEŞİYİZ!’

 

Binali Yıldırım ile Reis’in çok yakını ve iyi ahbabı olarak bilinen Meslektaşım,  bir ara Aydın ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlıkları için adı geçen Aydınlı Şebnem Bursalı için yine AKP’li

Birinci'nin yaptığı paylaşımın tamamı şu şekilde:

‘Herkes kendine gelsin!

Ya da bu partiden defolup gitsin! Yeter!

Milletimiz geçim sıkıntısındayken, millet çareler ararken, devletimiz dişini tırnağına takmış ekonomiyi düzeltmeye çalışırken, siz gidip Monaco'da ISTAKOZ yiyemezsiniz, hadi yediniz bunu paylaşamazsınız!

O ki paylaştınız, o zaman bu partiden istifa edeceksiniz. Sizin bu tavrınıza, bu ruh halinize hangi parti uygunsa, oraya gideceksiniz!

Yer sofralarında kurulmuş, emekle, darbeler, bin bir badireler atlatmış bu partide siz ve sizin gibilere yer yok.

Siz burayı babanızın çiftliği zannediyorsunuz, lakin burası halkın bağrından kopmuş, bu milletin öz evladı Recep Tayyip Erdoğan’ın partisidir kardeşim!

Burada artık bu tavırda olanlara yer yok!

Biz, size rağmen, sizin gibileri tek tek ayıklayana kadar, ölene kadar Reisimize sahip çıkacağız.

Siz, bizim tane tane topladıklarımızı, kamyonu devirerek dökmeye çalışsanız da biz, yılmadan, sizlerden ve sizin gibilerden partimizin izzetini koruyacağız.

Uzun uzun yazardım, sabaha kadar yazardım, ama o fotoğraf, inanın bana, bu kadar yazmayı bile hak etmiyor.

Aslında tek cümle yeter:

 “Partimizden defolup gidin kardeşim” konu bu kadar basit.”

Bence bu adam, fırsatını arayıp bulmuş ve Şebnem Bursalı’nın üzerinden tekrar AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gözüne girip, bir yerlere gelmeyi, belki de ‘Büyükelci’ olmayı umuyor.

Sanki kendisi lüks ziyafet sofralarında bulunmamış, yurt dışına kaç kez devletin parasından gitmemiş, hediyelerle dönmemiş?

 

*- TONGAYA MI DÜŞÜRÜLDÜ?

 

‘Bu hataya nasıl düştü?’ çıkaramıyorum ama, Şebnem Bursalı, Monaco Yat Kulübü’nde yediği ıstakozun fotoğraflarını Instagram hesabından paylaşınca siyaset dünyasında büyük bir tepki oluştu.

CHP milletvekili Oğuz Kaan Salıcı, “Gençler Eminönü’nde balık-ekmek yiyemezken, AKP Milletvekili Şebnem Bursalı’nın Monaco Yat Kulübü’ndeki ıstakoz ziyafeti sınıfsaldır, story atması görgüsüzlüktür, AKP kibrinin özetidir” diyerek tepkisini dile getirdi.

Gazeteci Fatih Altaylı da bu olayı “AK Partili Marie Antoinette” olarak nitelendirdi.

Belirttiğim gibi konu öyle dallanıp budaklandı ki, Altaylı: Benim merak ettiğim...” diyor, yazısında…

Gazeteci Fatih Altaylı konuya ilişkin yazdığı köşe yazısında "Benim hâlâ merak ettiğim bunun yanında hangi şarabı içtikleridir. Öyle ya, bu ıstakoz öyle kuru kuru yenmez." yorumunu yaptı.

Özetle;

AKP İzmir Milletvekili Şebnem Bursalı’nın bu paylaşımı, milletin geçim sıkıntısı içinde olduğu bir dönemde, lüks bir restoranda ıstakoz yemesi nedeniyle eleştirilere maruz kaldı.

Siyasetçilerin bu tür davranışları, toplumsal hassasiyetleri göz önünde bulundurduğunda, kamuoyunda büyük yankı uyandırıyor.

Yoksa yedikleri içtiklerinden bize ne?

 

*- LÜKÜS HAYAT, LÜKÜS HAYAT!

 

Istakozdan Sonra Maldivler! Eski AKP Milletvekili Hüseyin Filiz'in Tatili Sosyal Medyayı Salladı

AKP'lilerin lüks yaşamları tepki çekiyor.

İzmir Milletvekili Şebnem Bursalı'nın ıstakoz paylaşımının ardından AKP'nin eski vekili ve 31 Mart'ta Çankırı Belediye Başkanı adayı Hüseyin Filiz'den Maldivler paylaşımı geldi.

Bu da gündemin bir parçası oldu.

Filiz'in bayram tatilinde Maldivler'e gitmesi sosyal medyada tepki çekti.

Filiz sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda, "Maldivler güzel ama torunlarla başka güzel. Torunlarım Hüseyin, Ömer, Hülya Minel ve Alisa" açıklamasında bulunurken, AKP'li isimlerin lüks yaşamına tepki üstüne tepki geldi.

Aklıma gelmişken paylaşayım:

Şebnem Bursalı İçin ‘Defolup Gitsin’ Diyen Birinci de 5 Bin TL'lik Atkısıyla Gündem Olmuştu.

 

*- TÜRK ŞEHRİ URLA

 

Bilgiyi Gazeteci Doğan Prepol’den aldım. Yaz aylarını Urla’da geçirdiğim için ilgilendim. Gerek Urla gerekse Balçova ve tarihi bilgileri ayrıca ve dikkatle Araştırmacı Gazeteci Gürol Tulunay’dan öğrendiğimi de bu arada belirttikten, yani haklarını yemedikten sonra bir tarihi gerçeği paylaşayım:

Son yılların en gözde yerleşim birimi oldu Urla...

Başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin her yerinden Urla’ya gelip yerleşenler oldukça fazla.

Küçük bir kasaba iken yerleşik nüfusu yüz bine yaklaşan bir kent haline geldi. Yazın ise ikiye hatta üçe katlanıyor.

İzmir’in bu güzel ilçesiyle ilgili yeni bir kitap yayınlandı.

Kitabın adı, ‘TÜRK ŞEHRİ URLA’

Adından da anlaşılacağı üzere kitabın bir iddiası var.

Bilinenin aksine Urla;nın bir Rum yerleşimi olduğu savı çeşitli belgelerle, kanıtlarla çürütülüyor.

Ege Üniversitesi Tarih Bölümü emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Tuncer BAYKARA ve Demokrasi Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Funda ADITATAR’ın titiz araştırmalarına, son yıllarda Urla hakkındaki çalışmasıyla, kitabın yayınlanmasına desteğiyle İbrahim Özuysal da katkıda bulunmuş.

Urla üzerine tarih araştırmalarının buluştuğu kitap, en eski çağlardan itibaren fakat ağırlıklı olarak Osmanlı dönemi Urla tarihini aydınlatma amacını taşıyor.

1922 öncesi koşulların tüm Urla tarihini, toplum yapısını oluşturduğu algısına, hatta DAYATMASINA karşı, kentin bir Türk yerleşimi olduğu arşiv kayıtları, tarihi eserlerin incelenmesiyle irdelenerek değerlendirilmiş.

1090’lara kadar inen, 1300’lü yıllarda kesinleşerek devam eden Türk varlığı, nüfus, üretim faaliyetleri, mimari ve edebi eserler ve tarihi şahsiyetleriyle ortaya çıkarılmış.

Üç kısımdan oluşan kitabın I. Kısmında çocukluk ve gençlik yıllarının bir kısmını Urla’da geçiren Prof. Dr. Tuncer Baykara’nın 1950’lerin Urla’sından 2020’lere kadar uzanan Urla araştırmalarına eşlik eden aynı zamanda tarihi değer taşıyan otobiyografisi yer alıyor.

Ardından Urla tarihi, kronolojik olarak bölümlere ayrılarak iki kısımda irdelenmiş.

Klazomenai’den günümüze kadar Urla hakkındaki bütün tarihi belgeler, yazılı kaynaklar esas alınarak değerlendirilmiş.

1329’da Aydınoğlu Beyliği tarafından fethedilen Urla’;nın Sakız adası ile Anadolu’ya uzanan kervan ticaretinin güzergahında öneminin arttığı vurgulanıyor.

Urla’nın şehir olarak ortaya çıktığı ve öneminin arttığı dönemin de Aydınoğlu Beyliği’ninn kontrolüne girdikten sonra gerçekleştiği iddia ediliyor.

Urla’daki Rum nüfusunun XVIII. Yüzyıl sonrasında adalardan gelenlerle birlikte artış gösterdiği, önceki dönemlerde Türk nüfusunun ağırlıkta olduğu kitabın ana tezi olarak belirtilmiş.

Yeni bir tartışmayı alevlendirecek gibi görünen kitap, günümüzün gözde yerleşim birimi Urla hakkında birçok soruyu cevaplarken, yeni soruları da gündeme taşıyacak

gibi görünüyor.

 

*- HRİSTO İYİ GİDİYOR…

 

Urla’nın ‘Türk Şehri’ olduğunun kanıtlandığı haberini okurken, aklıma benim takipçilerimin de içinde olduğu binin üzerinde kişinin ilgi ile takip edip, hayranlıklarını belirttikleri bir ‘misyoner’ var.

Kendini, içsel güzelliklerden söz ederek sevdirmeyi başarmış, aldığı iltifet yorumlarından ve beğenilerden çıkarıyorum.

Örneğin bugün ‘Pazar gününe fıkra ile başlamak lazım. Lambanın cini kadına sorar dile benden ne dilersen diye. Kadın Ortadoğu ya barış gelsin demiş. Cin düşünmüş yahu tarih boyunca barış gelmeyen yere ben nasıl barış getireyim diye, en iyisi başka birşey iste sen. Kadın düşünmüş, zengin genç yakışıklı, beni hiç üzüp aldatmayacak bir adam bul demiş. Cin çaresizlik içinde getir bakayım şu Ortadoğu haritasını demiş.’ Diyerek lafa başlıyor ve bunlara damardan girmeyi sağlıyor.

Çoğu takipçisi, benim tanıdıklarım da kadın…

‘Bir ahtapot gibi dört bir yandan bizi saran ilişkiler yerine kör topal tek ayak üzerinde duran aşklara güvenmez kadın zaten.

Nasıl olsa günün birinde bitecek aşk.

Bari zengin olsunda rahat edelim, değil mi?

Bu yüzden seni hiç bırakmayacağım sözleri bağıra çağıra söylenir, ses ne kadar yüksekse içi o kadar boş.’ Diyor…

Herkesin hoşuna gidecek şu sözlerine ne demeli?

‘İşimiz gücümüz halka hizmet diye yüksek perdeden konuşma gereği duyan politikacılar gibi.

Demek ki gerçek başka.

Gerçek söylenme ihtiyacı hissetmez pek….’

Böyle devam ediyor…

‘…Sen zaten gönül dostunla herşey iyi gidecek diye çıkmıyorsun ki yola. Mutluluk huzur bulunacak değil inşa edilecek birşeydir.

Karşındakine bakar keskin köşeleri düzeltir kendinide adam edersin. Yolculuk güzel bir insan olma macerasına dönüşür.

Yalnızlık emniyetlidir ama insana vereceği şeyler sınırlıdır.

Ancak sosyal yönümüzün iyileşmesi bize içsel ve toplumsal barışın yolunu açabilir…

 

*- KÜÇÜK HESAPLAR

 

-

Sana tespitlerim keskin gelebilir ama o kadar küçük hesaplar için insanlar birbirlerini hiç düşünmeden harcayabiliyorsa sosyal olarak hiçbir düşünce düzeyinin olmadığını gösterir.

Duygular hafife alınıyor, aşk sevgi falan temel içgüdü nereye kadar. Akşam ne yiyeceğini düşünmeyen kimseden seni hiç bırakmayacağım sözünün ne kadar değeri var.

Artık kabul et, Ajda Pekkan aşkının bir oluru yok diyorum, istersen yinede bir düşün, sen bilirsin. İlişki dostluk olmuş yada başka birşey fark etmiyor. Aynı sorumluluk çıtasını omuzladığını farz ediyor senden hayat. Sonuçta bazı insanlar kurur giderken değerli olanlar filizlenip büyüyor, terazisi şaşmıyor. Sevginin büyümesi var olabilmesi için elzem…’

Kadınlar bayılıyor bu anlatıma…

Bence en basitinden ‘Kafkayı’ okusalar, ya da klasikleri, aşk romanlarını, güzel sözler ve edebi yazılarını çok daha iyilerini bulurlar.

Ama bizim hiristo kısa ve öz yazdığı için, okuma yazması sınırlı olanları etkilemeyi biliyor.

Sevgi ve aşkı içeren yazılarını kiliselerle, ikonlarla şunlarla bunlarla süsleyerek etkilemeyi biliyor.

 

*- ŞUNA BAKIN….

 

Bakın bir önceki yazısında ne güzel demiş?

‘İnsanın kuantum vaziyetleri konusunda haklısın mutlaka, herkesin mutluluğu kendi mutluluğun ile başlar.

Ama "gelişim" söz konusu ise çift taraflı bir iletişim söz konusu olmak zorunda, sen ve diğerleri arasında.

Ve en az bir yada birkaçı ile bu ileri düzeyde olmak zorunda.

Sadece güven sorunu değil bu ayrıca bir uyum sorunu.

Kaotik insan psikolojisi ile bunun kolay birşey olmadığını kabul edersin. Gösteri uçuşlarında pilotlar ne kadar kolaylıkla uçuyorlar değil mi?

Arkasında inanılmaz güven ve uyum içinde yapılan çok emek var, kolay değil göründüğü gibi.

Hayatına gel biz TopGun3 ü çevirelim diyen çok insan çıkar hesabını kitabını yapmadan.

Peki kaçı gözlerinde seni görüyorda sana zarar gelecek diye kendinden bile sakınıyor?

"WingMan" kanatadamı diye bir tabir vardır hayatını eline teslim ettiğin hayat savaşında.

Saksıda yetişenler ve mutlu olanlara fazla böyle şeyler ama gökyüzüne uçmak için değil.

İşin acı tarafı sürekli iyiye yada kötüye gidiyorsun, bir yerde kalamıyorsun öylece.

Öte yandan ruhsal psikolojik kaynak sorunu.

Kısaca yüreğin var mı derler ya.

O kadar yorgunluğun üzerine birde böyle çıkıp poz vermekte var sosyal medyada.

Sosyal zekâ bizim yabancısı olduğumuz birşey.

Çöllerimizi  aşıp su bulacağız, susuzluğumuz geçtikten sonra yüzme havuzu yapmaya kalır inşallah diye hayal edeceğiz..(

 

*- YOK.. YOK… YOK…

 

Kim bu misyoner kardeşimiz?!

Gösterilecek işyeri yok!

Gösterilecek okulu yok!

Gösterilecek yok yok!

Gösterilecek ilişki bilgisi yok!

Ailesi, şusu busu hiçbirşeyi yok!

Ama Türkçesi mükemmel…

Yazdıkları da güzellik içeriyor,

Kullandığı ad hiristiyonların birçok azizinden biri gibi….

Kullandığı tablo ve resimlere, fotoğraflara bakıyorum ‘mavi renk’ hakim… Bence bilinçli değil, özel seçim…

Bu adam ya da kadın kim?

Kendisini tanıtmaktan kaçınıyor ama Türkiye’de görevli bir kişi olduğu sanıyorum. Öğretmen olabilir bir yabancı dil veren okulda…. Üniversite de olabilir. Çünkü her gün kısa da olsa bu satırları yazmak için vakit bulmak kolay değil bu zamanda….

Ama işini iyi yaptığını söyleyebilirim….

Şimdilik bu kadar…

Hiç beklemediğim ve düşünmediğim bazı isimlerin ‘begendiklerine’ göre adam ya da kadın iyi yolda, kendince….(!)

Şu satırlarını siz de yorumlayın bakalım neler düşüneceksiniz bu kişi ve benim yazdıklarım hakkında?

‘…da meczup benim gibi.

Bu yüzden yangından mal kaçıranları da körükle gidenleri de anlamamamız normal be canım.

Ruhu ateşten olanlara aşkın kaç dönüm diye sorulmaz.

Kim nereye aitse yaşam orada, tutsaklık kör gözde, manastırda sevdiklerinle yaşamak değil.

Aldığın her nefeste seninleyim…’

Bu cümleler bence çok şey anlatıyor, biraz düşünen ve kafayı yoranlar için…

 

 

 

 

  Bu yazı 965 defa okunmuştur.
  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
  • BUGÜN ÇOK OKUNANLAR
  • BU HAFTA ÇOK OKUNANLAR
  • BU AY ÇOK OKUNANLAR
YUKARI