Bugun...
SON DAKİKA

LASTİKLERİ DEĞİŞTİRDİLER

 Tarih: 03-09-2023 09:36:00
YAŞAR EYİCE

*- GÜVENDİKLERİ DAĞLARA KAR YAĞDI

 

Ağustos ayını Urla’nın Çeşmealtı semtinde İzmir Gazeteciler Cemiyeti Onursal Başkanı Erol Akıncılar’ın misafiri olarak noktaladık.

Davete Avustralya’dan katılacak Hulusi Şenel’le ilgili enteresan bir sağlık haberi aldık.

Zaman zaman başımıza da gelir ya, Hulusi Şenel dilini ısırmış…

Sonra orada büyük bir kitle oluşmuş…

Nefes almakta, yemek yemekte zorluk çekerken, ağzının içinde, dilinin üzerindeki o büyük kitle operasyonla alınmış, şimdi ışın tedavisi görecek.

Tam hastaneden evine taburcu olarak çıkacakken, bu kez dengesini kaybederek düşmüş.

Bu kez burnunu kırmış…

 

*- BETONLAR DÖKÜLDÜ, YARIM KALDI

 

Onursal Başkanımız Erol Akıncılar ile Usta Gazeteci Ünal Tümin’den beni ve binlerce kişiyi mutlu eden haberler öğrendim.

Hani ‘Proje adamı’ olarak lanse edilmeye çalışılan, Urla’nın delik deşik bir günde onarılacak yollarını görmeyip, unuttuğunu sandığım, ama buna karşılık dünyada eşi benzeri çok az olan sahildeki Yat Kulubü ile çevresindeki paha biçilmez değerdeki alanı akıl almaz bir şekilde beton yığınına döndürmeye çabalayan ve önemli adımı atan  ‘Kayyım’ Kaymakam, Belediye Başkan Vekili’ne de yol görünmüş ve tayini çıkmış.

Ben Akıncılar Başkanıma ‘Ankara’ya mı?’ diye sordum…

Çünkü hazırlıkları, çalışmaları hep öyle idi…

‘Yok canım!’ dedi.

Halbuki güvendiği dağlar vardı…

Yine, hatıra fotoğrafı çektirdiğimiz, grubumuzdan ‘Cumhuriyetçi’ Işık Ersan bu arada önemli bir noktaya dikkat çekti;

‘Urlalı yabancılara, yani içlerinden birisi olmayana ne yüz verir ne de oy verir!’

İspatını da, beni mutlu eden Urla’dan ikinci haber Devlet Hastanesi Başhekimi’nin emekli olması, ya da sevkedilmesiydi.

Ünal Tümin’in ‘dostu’ olduğunu bildiğim eski Başhekim şimdi Güzelbahçe’de muayene açmış, hastalarına şifa dağıtıyor.

İşi çok önemli…

Beyin Cerrahı…

Ama benim için eksi tarafı şuydu;

Bir anne, Urla Devlet Hastanesi’nin bünyesinde ya da bitişiğinde mutlaka ‘Urla Çocuk Hastanesi’ kurulmasını önermişti.

Binlerce imza toplandı…

Gerekli ve şart idi…

Sonradan öğrendik ki, eski bu başhekim, seçim zamanı ‘Hastaneyi büyüteceğiz!’ açıklamasını yapan İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’a ‘Gerek yok, ben hallederim!’ demiş…

İstanbul’da büyük reklamlarla Ekrem İmamoğlu’nun karşısına çıkarılan Binali Yıldırım da, işin resmiyete binmesi için ‘Düşünceni resmi olarak ifade et!’ deyince, zıpır gazeteciler olayı ortaya çıkarmışlar.

Aynen, Belediye’nin kayyum kaymakamı gibi adını duyuran bu Başhekim önemli çalışmalarından ve önemli tanıdıkları sayesinde AKP’den Belediye Başkanı adayı olmuştu…

Çok umutluydular ama sonuç Işık Ersan’ın yorumu gibi olmuş, Urlalı kendi içlerinden birini başkan seçmişti hem açık ara oyla…

Sonrasını anımsatayım:

İki AKP’li savcılığa başvurmuş ve kendileri gibi belediye başkanının da, önceki yıllarda bir toplantıya katıldığını ifade etmişti.

Sonra da Urla’da kaymakam Kayyum ilan edilmiş ve meclis fesh edilmişti.

Ve yine AKP’liler ve Urlalılar o kayyum kaymakamın, bazı devlet memurları ile birlikte hareket ederek ‘zenginlik yolunda!’ hareketleri üst yönetimlere duyurmuşlardı.

O kayyum gitti, Erol Akıncılar’ın yakın zamanda gittiğini söylediği yerine gelen ‘kayyım’ da yolcu edildi.

Aynen İzmir’in önceki Valisi ve Emniyet Müdürü gibi…

Araya bir düşüncemi ilave edeyim:

‘Bu vatanın her noktası, Türk bayrağının dalgalandığı her yer bizim için görev yeridir’ diyen bazılarımız, köylerinden kentlerinden, büyük ve önemli şehirlerimizin dışında bir yere tayinleri çıkınca veya kurada çıkınca, ya hastalanıyorlar ya da ‘torpil’ aramıyorlar mı?’

Bu dünyada gizli bir şey kalmıyor, dürüst insanlar sayesinde…

Hemen bir yeni örnek vereyim:

Bu haber bazı medya kuruluşlarında görülmezden gelindi…

 

*- ORTAYA ÇIKTI

 

Olayın özeti şöyle:

Valinin oğlu iki öğretmene çarptı, ölümüne sebep oldu, sonrasında ki gelişmeler pes dedirtti.

Oğlunun iki kişinin ölümüne neden olmasının üzerinden 1 yıl geçtikten sonra,  adını da vereyim Vali Fuat G.’nin valilikten ayrılması üzerine gün ışığına çıktı. 

Hayatını kaybeden iki öğretmenin geride kalan çocuklarına ise vali beyin aracının 170 bin tl tutan tamir masrafı için haciz uygulandı.

Akıl almaz bir olay değil mi?

Vali görevdeyken yapılan soruşturma sırasında ‘kamera kayıtlarının olmadığı rapor edilmişti.

Ne zaman ‘valilikten ayrıldı’ ve kamera kayıtları ortaya çıktı.

Ben de izledim…

Bir araç hızla tali yoldan çıkıyor ve ana yolda normal giden araca öyle çarpıyor ki, iki öğretmenimiz bana göre şehit oluyor.

Çarpışmayı şöyle anlatabilirim, bir fıkra ya da hikaye olarak:

Almanya’da ‘Türkler’i nasıl bilirsiniz?’ diye sorduklarında şöyle anlatılmıştı:

‘Sarı ışıkta herkes kırmızının yanacağını bildiği için ayağını gazdan çeker, Türkler ise gaz vererek kırmızıdan önce geçmek ister…’

İşte yan ve ara sokaktan çıkan araç da, hız keseceğine gaza yüklenmiş bir halde diğer araca çarptı.

Bakalım son gelişmelerden sonra Karabük’ten nasıl bir haber gelecek?

İki öğretmenimizi kaybettiğimiz kaza 30 Haziran 2022 günü meydana gelmişti.

Valinin oğlu Ali Emre G.’in yaptığı iddia edilen kazada Öğretmen Çift Behiye ve Salih Portakal can vermişti.

Düşünebiliyor musunuz?

Vali gidiyor ve ardından ‘yok’ deniler kamara, modese kayıtları ortaya çıkıyor.

Herhalde ben ya da siz değil, bunu ortaya çıkaran da yine içimizden biri, dürüst, görevini yerine getiren bir polis memurumuz…

Ne demiştim;

‘Hiçbir şey saklı kalmaz!’

Gün gelir ortaya çıkar…

Hiç kimsenin yaptığı yanına kâr kalmaz!

 

*-  ÜÇ KALIN CİLTLİK ESER

 

Şimdilik kısa yani özetin özetini vereceğim:

Güzelliği ortaya çıkaran da, usta foto muhabiri Mehmet Özdoğru…

Mehmet Özdoğru kardeşimiz, Kütüphanelerde, kitap satış noktalarında çalışma yaparken, gözüne İş Bankası Yayınlarından çıkan üç kalın ciltlik bir eser ilişir.

İstanbul Üniversitesi Dekanlarından Prof. Dr. Suat Gezgin hocamız, kendisi gibi önemli akademisyenler Vali Polat, H. Esra Arcan ‘Türkiye Sözlü Basın Tarihi’ adını verdikleri büyük eserde, kendilerine haber vermeden, tanınmış gerçek usta ve üstat gazetecileri irdelemişler.

‘Didik didik etme!’ diye bir tabir var ya, aynen yıllarca emek vererek bu dev eseri ortaya çıkarmışlar.

Bilinmeyen, hatta bu usta gazetecilerin bile yoğunluk içinde anımsayamadıklarını da ele alıp o kadar güzel dil ve uslupla anlatmışlar ki, benim gibi zor beğeneni, aykırı kişiyi bile hayran bıraktılar.

Acaba bu eseri kaç meslektaşım ya da medya ile ilgilenen biliyor?

Binlerce öğrenciye de öneriyorum.

İşte bu özel kitapta, Prof. Dr. Suat Gezgin ve ekibi İzmir’den bir kişiyi, bir gazeteciyi ele almışlar, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Onursal Başkanımız Erol Akıncılar’ı…

Şöyle üstünkörü bir göz attım;

Demokrat İzmir Gazetesi’nde 1960 yılların ortasından sonra çalıştığım İstihbarat Şefimiz Erol Akıncılar’a ayrılan tam 30’a yakın sayfa var.

Bu bir kitap demektir…

Fotoğrafların hiçbiri de Erol Akıncılar’ın özel albümünden değil.

Yani araştırıp bulmuşlar, habersiz haberini yazmışlar.

Bir de kendini ‘duayen’ diye, ya da sözde gazetesini bir tane bile satamayan ve 50 kadarını resmi makamlara, kuruluşlara gönderen caka satanlar var.

Aradaki farkı siz düşünün?

Bu arada şunu da belirtmek istiyorum, medyanın resmi makamlardaki halini görmemiz, öğrenmemiz için:

Yıllarca İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin başkanlığını yaptığı gibi binin üzerinde İzmir ve Egeli gazeteciyi Ankara ve İstanbul’daki toplantılarda temsil eden, birçok habercinin hakkı olan ‘basın kartı’ sahibi olmalarını sağlayan Erol Akıncılar büyüğümüze, ’30 Ağustos Resepsiyonuna davet edildin mi?’ diye sordum, kısa ve öz şu yanıtı verdi:

‘Hayır!’

5-6 yıldır ne arayan ne de soran olmuş…

Ben de ‘Doktor’ sıfatı da olan İzmir’in yeni valisi Dr. Süleyman Elban’ın bu konuya hassas davrandığını ve davetiyeleri isme yani şahsa gönderiyor, ahbap çavuş ilişkilerini sonlandırdığını belirttim.

 

 

 

 

 

 

  Bu yazı 641 defa okunmuştur.
  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
  • BUGÜN ÇOK OKUNANLAR
  • BU HAFTA ÇOK OKUNANLAR
  • BU AY ÇOK OKUNANLAR
YUKARI