Bugun...
SON DAKİKA

''ÖTEKİLEŞTİRİLDİK Mİ?''

 Tarih: 05-10-2023 12:13:00
SERVET ÇOLAK

Günaydın Can-Canlarım;

 

Ah bre yazlıkçılar! Öyle zamansız gelip gitmeleriniz var ki bu dünyanın incisi beldeye! Yaz aylarında temmuz girmeden gelmezsiniz, eskiden İzmir fuarının açıldığı 20 Ağustos, geriye dönme zamanıydı...Enternasyonal İzmir Fuar'ı 7-70'e eğlence demekti. Dünya milletlerinin iştirakiyle gezilecek pavyonlar enteresandı, illa da gezilirdi tek, tek, sergilenen emtialar üzerinden bilgi alınırdı, insanlarımızın ufku daha bir açık, yeniliklere karşı daha bir meraklıydık. Geceler ise bir efsane olurdu! Zamanın en meşhur ses sanatçıları, sahne sanatçılarını canlı dinleme, seyretme lüksümüz vardı...Rahmetli, Zeki Müren, Müzeyyen Senar ve muhteşem saz ekipleri, Muammer Karaca, Zeki Alasya-Metin Akpınar'ın sergilediği komediler...hiç birini kaçırmazdık...sanat vardı, kalite vardı, seyre gelen insanlar da, sanatın feriştahını yaşarlardı, edep ve adapla seyrederek...saygı vardı her şeyden önce bre kurban! İnsanların girdikleri yerde elden bırakmadıkları terbiye ve görgü vardı...şimdi öyle mi ya? Vay sen beni içeriye nasıl almazsın, hiddetiyle, davran belindeki tabancaya vur önüne gelen, terbiye dahilinde ''giremezsiniz'' cevabını aldığınız görevliyi! Hızını alama, sağa sola ateş et, rastgele yarala, önüne çıkanları! Bu mudur yani bizim eski aldığımız saygı ve terbiye dahilinde davranış? Magandalık aldı yürüdü, hele hele argo sözler, birçoğunun manasını bile bilmiyoruz, ne dedin diye sorma cesaretin olmasın sakın, yersin kurşunu nerene rast gelirse, hele hele seyretmeye hiç bulaşma, yanarsın, hedef olursun serseri kurşunlara, aman deyim kurban! Artık, bildiğin insanlar eski edepli, adaplı insanlar değil! Çok değiştik çok!!! 'Çekil önümden'in eş anlamlısı, 'bas git lan- yada s.ktir git lan', daha kibarı, 'topukla'...ananın, bacının, hatırını sorma bir ayrı muhabbet! Arar mısın? Gelişen, modernleşen, ahlak ve görgü örnekleri anlayamadığımız, anlam veremediğimiz bir şekilde aldı başını gidiyor...Köklerimizden, Türkçemizden o kadar ödün veriyoruz ki, yakın bir gelecekte, bize adres bile sorulsa, anlamakta zorlanabiliriz...

 

Buyurun, 29 Eylül-5 Ekim tarihlerinin Oksijen gazetesinde, GÜNDEM'e oturmuş bir ibretlik yazı var, üniversite sınavlarıyla ilgili; ***Özellikle devlet okullarından gelen öğren öğrencilerde ciddi bir Türkçe problemi var. Kendilerini ifade etme, cümle kurma, doğru kelimeyi bulmakta sıkıntı yaşıyorlar. Bir fikri, geliştirerek yazmakta zorlanıyorlar. Bir çoğu özneyi, yüklemi nereye koyacağını bilmiyor. Bunun yanı sıra, devlet veya özel okul ayırımı yapmaksızın temel imla; de, da, ki bağlacının kullanımı gibi temel dil kurallarını bilmiyor, ya da uygulamıyorlar.'' Bu sözler, Boğaziçi Üniversitesi Türk Dil ve Edebiyat Bölümü Öğretim Üyesi, Doçent Doktor Zeynep Uysal'a ait...***

 

Türkçe'nin yerinde kullanılmadığına mı yanayım, kendi öz, ana dilini doğru kullanamayan, bilgisiz, tabansız bir gençliğin doğuşuna mı yanayım, cehaletin sınıf atlayıp, mürekkep yalamışlara sıçramasına mı yanayım, örf ve adetlerine bağlı olmayan bir neslin doğuşuna mı yanayım, sürekli 'ötekileştirilmeye' çalışılarak, bir nebze başarılı olan, Türk Dilini, Türk Milletini olduğundan başkalaştıran güçlere mi yanayım, sorunlu ülkelerden getirtilip, kendi öz vatandaşımdan fazla hak verilen bir yabancı, yabancı oldukları kadar da, misafir edildikleri ülkede anarşi çıkartmaya çalışan yamanmışlara mı yanayım, mevsimlerde deri değiştirir gibi, baskıyla yada maddi avantajlara tamah ederek, biat edip, kimlik değiştiren cehaletin kuklası olmuş halkıma mı yanayım????

 

Nerede, bir zamanlar bütün dünyanın takdirle ve zaman zaman imrenerek seyrettiği yoktan var olmuş Türk vatandaşı? Atatürk ilkeleriyle, olumlu ve dünya milletlerinle paralel, edep, adap, giyim, kuşam, bilgi, sosyal gelişim ve değişimle, diğer geri kalmış ülkelere örnek gösterilen Türkiye'm ve Vatandaşlarım nerede? Bakınıyorum, arıyorum...eskilerin tabiriyle, 'sen, ben, bizim oğlan' denecek kadar azaldık mı, yada nefretle ağzıma aldığım kelime; ''ÖTEKİLEŞTİRİLDİK Mİ?''

 

Ne yani??? Kabul edip, susup oturacak mıyız bu durumu da diğer sineye sığdıramadıklarımız gibi?? Gençliğimizin doğru eğitim almasını teşvik etmeyecek miyiz? Diğer başımıza gelen felaketler gibi, ufakken müdahale etmeyip, çığ gibi yuvarlanarak üzerimize devrilen altında kalacağımız bir yükün ağırlığıyla ezdirecek miyiz, yeni yetişen yarının Türk Gençliğini????

 

Eeee, bulundukları mevki ile ilgili, eğitim ve öğrenim almamışların idaresi altında bulunan bakanlıkların kollarının icraatı ne olabilir?? Ne kadar isabetli kararlarla aldıkları mesuliyetleri eksiksiz yerine getirebilirler? Hangi bilgiyle, hangi esaslara dayanarak?? Ve hangi deneyimlerinin aldırdığı kararlarla???

 

Hep bu hüzünlü türkü dolanıp duruyor ağzıma;

 

''Gesi bağlarında dolanıyorum

Yitirdim yarimi amman aranıyorum

Bir çift selamına güveniyorum

Gel otur yanıma hallarımı söyleyim..

......

Hey Allah'tan korkmaz, sana bana ölüm var

..... Ölüm varsa bu dünyada zulüm var....

Halımdan bilmiyor ben o yarı neyleyim..''

 

  Bu yazı 1017 defa okunmuştur.
  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
  • BUGÜN ÇOK OKUNANLAR
  • BU HAFTA ÇOK OKUNANLAR
  • BU AY ÇOK OKUNANLAR
YUKARI